banner194

Hedef yerli ve milli üretim!

Gazeteci Arif Anbar’ın sorularını yanıtlayan Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Rektörü Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu, kurulduğu günden bugüne üniversitenin çalışmalarından geliştirdiği projelere, çeşitli alanlarda...

10 Nisan 2022, 14:57
Hedef yerli ve milli üretim!

Gazeteci Arif Anbar’ın sorularını yanıtlayan Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Rektörü Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu, kurulduğu günden bugüne üniversitenin çalışmalarından geliştirdiği projelere, çeşitli alanlarda üniversitenin girdiği sıralamalardan iş birliklerine, şehir-kamu-sanayi-üniversite ilişkilerinden üniversitenin kurumsal hedeflerine kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte, Prof. Dr. Tuncay Döğeroğlu’nun aktardıkları: 

A. ANBAR: Eskişehir Teknik Üniversitesini kurulduğu günden bu yana nasıl değerlendirirsiniz, hangi çalışmalara imza attınız?

‘GREEN METRİC’TE 525’İNCİ SIRADAYIZ’ 

T. DÖĞEROĞLU: Kısaca özetlemeye çalışayım; biliyorsunuz ki Eskişehir Teknik Üniversitesi 18 Mayıs 2018’de kuruldu. 2018 yılı Eylül ayından bu yana da Üniversite’nin Kurucu Rektörü olarak görevimin başındayım. Baktığınız zaman görülüyor ki, kuruluşunun üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. Ben görevi devir alalı ise üç buçuk sene oldu. Biliyorsunuz ki bu sürenin iki yılı da Pandemi ile geçti. Tüm dünya ve Yükseköğretim Sistemi için olduğu kadar bizim Üniversitemiz için de oldukça zorlu bir süreçti. Ama bu dönemi de her açıdan iyi değerlendirmeye çalıştık. Çünkü; “Bu Pandemi bitecek, bu zorlu günler bitecek. Ama bizim bu krizden güçlenerek çıkmamız gerekiyor” şeklinde ifade ettiğim bir sözüm vardır. Her fırsatta paylaştığımız ve gündemimizde tuttuğumuz bu sözümü tüm öğrencilerimiz, akademik ve idari çalışanlarımız da bilirler. Sizin de az önce bahsettiğiniz gibi insan kaynağı ve alt yapısı çok güçlü bir Üniversite olarak yola çıktık. Bu açıdan şanslı bir başlangıç olduğu da söylenebilir. Ama tabi bu durumun sürdürülebilirliğini sağlamak ve mevcut yapıya yeni eklemeler yapmak ve bir yol haritası belirlemek gerekiyordu. Çünkü her ne kadar altyapısı güçlü desek de yola yeni ismiyle devam eden bir Üniversite kurulmuştu. Dolayısıyla Üniversitemizin ilk stratejik planı olan 2021-2025 Stratejik Planı geçtiğimiz yıl yürürlüğe girdi. Öte yandan Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Kurallarına ve Standartlarına bağlı kalarak Kampüsümüzün gelişim planını oluşturduk. Kampüs içerisinde hayata geçirmeye çalıştığımız birtakım projeler oldu ve başından bu yana, koşullar el verdiği ölçüde, Sürdürülebilir Ekokampüs Yaklaşımı’nı her daim gündemimizde tuttuk. Ayrıca uluslararası bir sıralama olan Green Metric’te ilk zamanlar 617, sonrasında ise 525’inci sıraya kadar yükseldik. Tabi bu dereceler sadece kampüsün güzelliğine bakılarak verilen kararlar sonucunda ortaya çıkmıyor. Bu sürecin içerisinde değerlendirilen hususlar; enerji tüketimimiz, su tüketimimiz, ulaşım, enerji kaynakları ve kampüs içerisindeki her türlü kaynağın etkin ve verimli kullanımını kapsıyor. 

A. ANBAR: Eskişehir Teknik Üniversitesi, hedefine araştırma üniversitesi olmayı koyan bir üniversite. Araştırma üniversitelerinin çok olmadığını görüyoruz. Genel olarak nicelik yerine niteliğe odaklanılsa, daha fazla yüksek lisans, doktora öğrencisi yetiştirilse daha uygun olmaz mı?

ESTÜ’YE ANAOKULU GELİYOR! 

T. DÖĞEROĞLU: Elbette bu yönde görüşler var ama üniversite kendini yetkin hissediyorsa, tabii ki tecrübe, zamana bağlı birikim önemli. Çok köklü üniversitelerimiz var, teknik üniversite olarak da var farklı temalarda ya da genel amaçlı olarak da. Bunlar farklı bir tartışmanın konusu. Araştırma odaklılık demek, araştırmacı potansiyeli yüksek olan bilim insanı yetiştirmek anlamında değerlendirilmelidir; yüksek lisans, doktora öğrencisini daha yüksek oranlarda yetiştirmek demek. Bizler de hedefimizi o yönde koyduk. Önlisans, lisans öğrenci sayımızı artırmak yerine, yüksek lisans ve doktora programlarımızı çeşitlendirdik. Disiplinlerarası programlar başta olmak üzere sayılar her geçen gün daha iyiye gidiyor, daha da iyi olacak. Diğer taraftan araştırma dediğiniz için teknopark ve ATAP bu şehrin önemli bir avantajı. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi ile birlikte dört üniversitenin ortak kullandığı, güçlü bir yapıya dönüşmesi ve kaynakların etkin kullanılması açısından aslında bu büyük bir avantaj. Kasım 2020’de kampüsümüzün genişleme alanı içerisinde bir alan tahsisi yaptık. Yakın zamanda orada bir inşaat başlayacak, projelendirme çalışmaları ilerlemiş durumda. Bu yapı ile araştırma eko-sistemimizin önemli bir parçası kampüsümüzün içinde yerini alacak. Anadolu Üniversitesi ya da Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan mekanları kullanan, teknoparkta spin-off şirketi olan ve üretim yapan çok sayıda hocamız var. Elbette hocalarımız ile birlikte dışarıdan yeni şirketler, yeni yapılar da yerini alacaktır. Onun dışında biliyorsunuz kampüs şehrin kuzeyinde. Ve şehre mesafesi en fazla olan kampüs. Bunun gerekçeleri de var. Biliyorsunuz kampüsümüz içerisinde bir havaalanı var.  Dolayısıyla bazı donatıların, ihtiyaçların da kampüsün içerisinde olması şart. Yakın zamanda İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bir protokol de imzalandık, anaokulu yapılması için. 

A. ANBAR: O bölgeye bir yurt da geliyor değil mi?

YURT KAPASİTESİ 4000 KİŞİYE KADAR ÇIKACAK 

T. DÖĞEROĞLU: Bu akademik yılın başında bizim kampüsün genişleme alanının bittiği yerde 1500-1600 kişilik bir yurt açıldı ve bu yıl öğrenci almaya başladı. Ama onun ötesinde yine genişleme alanımız içerisindeki bir alanı KYK’ya vermiştik zaten. Şimdi orada da bir inşaat başlıyor. Dolayısıyla o yurt inşaatı da biterse 3500-4000 yatak kapasiteli, gittikçe de geliştirebilecek bir kapasite ile öğrencilerin konaklayabileceği ve her açıdan olumlu katkı sağlayabilecek, hem ulaşım problemine bir çözüm getirebilmesi açısından, hem de öğrencileri daha ekonomik koşullarda kampüsün yakınında konaklayabilmeleri açısından ve etrafında canlı bir yaşam alanı da gelecek.  Kampüsün 7/24 yaşanabilir hale gelmesine de katkı sağlayacak. 

A. ANBAR: ESTÜ’nün köklerinin sağlam olduğunu zaten biliyoruz, altyapı olanaklarınız da sağlam ama yeni yatırımlar yapılması da şart. Bu yatırımlar için ESTÜ kaynağı nasıl sağlıyor?

‘KAYNAKLARI ETKİN KULLANMAK ANLAMINDA ÇABA SARF EDİYORUZ’ 

T. DÖĞEROĞLU: Evet haklısınız aslında bina anlamında epeyce bir oturmuşluk var. Ama yarım kalan inşaatlar da var. Yeni yer de yapacağız. Fen Fakültemiz Yunus Emre Kampüsü içerisinde, onu taşımak gerekecek belli bir süre içerisinde. Elbette Merkez Kütüphane ihtiyacı, öğrenci merkezi ihtiyacı, şu anda yeni yarım kalmış olan inşaatı bu şekilde tamamlamaya gayret ediyoruz. Yabancı Diller Yüksekokulumuz içerisinde geçici bir fiziki kütüphane imkanı yarattık. Şöyle bir şey söyleyeyim, kaynakları etkin kullanma, etkili kullanma, verimli kullanma, atıl binalar, o kadar çok atıl binamız yok ama olan varsa onları da değerlendirme, dönüştürme konusunda da epeyce bir çaba sarf ediyoruz.  Zor bir dönem elbette, inşaat maliyetleri arttı, gerçekten bu işleri çok hızlı yapabilmek de sadece yükseköğretim kurumları için değil tabii herkes için zor ama yönetmeye çalışıyoruz. En azından bağımsız olarak kullanabildiğimiz bir kampüs alanımız var.  Diğer taraftan bu kadar büyük altyapıyı sürdürülebilir kılabilmek çok önemli.  Bize özgü olduğunu, yani en önemli yönleriniz nelerdir diye soracak olursanız kaynakların etkin yönetimi; insan kaynağının yönetimi, binaların, altyapının laboratuvar ekipmanlarının etkin kullanımı. Buna ilişkin epeyce bir proje ürettik ve üretmenin ötesi tabii ki izlemek ve iyileştirmek gerekiyor. Gerçekten kullanabiliyor muyuz diye, izleyebilmek için bunların her birine performans göstergeleri de tanımlanmış durumda.  Diğer taraftan eğitim-öğretim birincil varoluş nedenimiz. Eğitim–öğretim faaliyetlerini etkin ve etkili yapabilmek, bunun için de mezunların istihdamı, profesyonel hayatta bir karşılık bulması, tüm dünyada bir şekilde yer edinebilmesi araştırma alanında ya da çalıştıkları her neresi ise önemli. Bunun için de akreditasyon, program akreditasyonu, bununla gurur duyuyoruz. Şu anda 26 tane lisans programınızı 14- 15 tanesi akredite. Türkiye ortalaması %12’ler civarında, bizde yaklaşık %60. Bir kısmı önceden başlamış ve devam eden. Bir kez almak da yetmiyor. Sürdürülebilirliği sağlamak önemli. Birkaç ay önce Mühendislik Fakültemiz bölümleri ikinci ziyaretten geçtiler. Dolayısıyla bunu sürdürülebilir kılmak için sürekli çalışmanız ve bunu da kanıta dayalı yapmamız gerekiyor. Bu yolculuk tek yönlü bir yolculuk. Bir kez girince kalite güvencesi ile ilgili yolculuğa tamamen ve belki de en önemli eğitim öğretimin kalitesini gösterecek mezunlarını yetkinliği, yeterliliği, aranan mezunlar olması, bu bizim için gerçekten çok önemli bir özellik. 

A. ANBAR: Pandemi dönemine gelelim istiyorum, sizin için daha zor olmalı diye düşünüyorum, yeni kurulan bir üniversite ve üstüne pandemi süreci başladı. Dijital ortamda neler yaptınız?

‘ESTÜ, BİLGİSAYAR DESTEKLİ CAM TAHTA GELİŞTİRDİ’ 

T. DÖĞEROĞLU: Bu süreci çok iyi yönettiğimizi düşünüyorum. Ben düşünmüyorum aslında bunu öğrenciler ve ulusal anlamda yapılan bazı anketlere dayanarak söylüyorum, öğrencilere soruyorlar ve çocuklar doğruyu söylüyor. Bu değerlendirmede pandemiye özel, bazı başlıklar da açılmıştı. Yapılan çalışma kapsamında uzaktan eğitim altyapısını en iyi kullanan 8. üniversite olarak değerlendirmiş bizi öğrenciler. Öğrenci memnuniyeti açısından tüm üniversiteler arasında 30, sadece devlet üniversitesi arasında ise 14’üncü sıraya koymuşlar, tabii ki bunlar bizim dışımızda yapılan çalışmalar. Geriye dönecek olursak Mart ortasında hepimizin karşı karşıya kaldığı ve nasıl yöneteceğimiz konusunda deneyimimizin olmadığı bir döneme girdik. Ama birkaç hafta içerisinde çok hızlı bir şekilde toparlandık. Hocalarımıza, öğrencilerimize bu işleri nasıl yürüteceğiz, nasıl yöneteceğiz şeklinde ve sanal ortamda online bu dersleri canlı yürütebilmek için birtakım lisanlı yazılımları da almak gerekiyordu. Çok hızlı hareket ettik ve en akıllı yaptığımız iş herhalde o oldu diye düşünüyorum. Dolayısıyla herkesin şaşkınlık içerisinde olduğu dönemde öğrencilerimizle, hocalarımızla, idari personelimizle sık toplantılar yaptık. Online yapılan toplantılar bu dönemde kıymetliydi. Yarım dönemi öğrenciler de evlerine gittiğinden tamamen uzaktan yürüttük. Yaz dönemi geldiğinde ne yapabiliriz diye düşündük. Deneyimlerimizi bir kitap haline getirelim dedik. 17 bölümlük bir e-kitap hazırlığı oldu. Öğrencilerden bölüm yazanlar oldu, hocalarımızdan, idari personelimizden oldu. Kütüphanemiz sayfasından bu elektronik kitaba erişilebilir. 2020-2021 akademik yılında acaba yüz yüze olabilir mi şeklinde bazı hazırlıklarımız oldu. Eskişehir olarak da çok şanslıyız gerçekten, bir uzlaşı ortamında 3 üniversite birlikte hareket edebiliyoruz. Vakalar artınca yine online devam etmek durumunda kaldık, bir önceki akademik yılı da. Bu kapsamda uygulamalı eğitim veren çok sayıda bölümümüz var. Hemen hemen, tamamına yakınını yüz yüze veren Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Pilotaj, Hava Trafik, Avyonik, Uçak- Gövde- Motor işbaşı eğitimleri olmasını gerektiren bölümler. Pilot olacaksa uçması gerekiyor, hava trafik kontrolörü olacaksa simülatörde mutlaka zaman geçirmesi gerekiyor.  Haziran 2020'den itibaren öğrencileri gruplar halinde getirdiler. Burada yüz yüze eğitimleri aksatmadan yürütmeye çalıştık. Çünkü orada sadece Yükseköğretim Kurulu'nun değil, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün kuralları ile de hareket etmemiz gerekiyor. Mutlaka yüz yüze yapılan çalışmaların, laboratuvarların, atölye çalışmalarının da olması gerekiyor. Tabii donanım ihtiyacı çıktı. Laptop ya da taşınabilir tablet ihtiyacı, bu dönemde hocalarımız bir cam tahta geliştirdiler. Laptop uyumlu çalışan cam tahta hatta yakın zamanda faydalı model tescili alınmak üzere Mimarlık Tasarım Fakültemizin atölyelerinde 400–500 tane ürettik. Eğer almaya kalksaydık, altından kalkabileceğimiz bir maliyet değildi. Katlanabilinir, demonte edilebilir, bilgisayarla bağlantılı hale getirilip, hocayı da görüyor, yazdığını da görüyor öğrenci. Hatta hediye ettiğimiz okullar, üniversiteler bu ekipmanı kullanmaktan dolayı memnun oldular. O dönemde özellikle tasarım becerisi gerektiren Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’ne ilk yıl gelen öğrencilerimize bu beceriyi kazandıramazsak, bu sonraki yıl bu çocuklarla nasıl yol alacağız, nasıl ilerleyeceğiz, ama inanın 7/24 yürüttükleri proje dersleri, onlar da kendilerine özgü bir takım stüdyolar kurdular, bu işleri daha iyi nasıl yapabiliriz, nasıl yönetebiliriz diye modeller geliştirdiler. Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde bazı laboratuvarları küçük harcamalar ile çocukların evde laboratuvar kurabilecekleri bir takım projeler ürettiler. Yaparak, uygulayarak öğrenilmesi gereken hususlar için epeyce hocalar da destek oldu. Gerçekten bu vesile ile bir kez daha teşekkür etmem gerekiyor. Ellerinden gelenin fazlasını yapmaya çalıştılar. Ancak mümkün olduğu kadar hesap verilebilirlik de olması gerekiyordu. Akreditasyon sürecinden bahsettim, dolayısıyla pandemisiz bu dönemde bu süreçlerimizi nasıl etkili yürüttüğümüzün cevabını verebilmemiz gerekiyordu. Sadece sözlü cevap da yetmiyordu, kanıtlarıyla sunabilmemiz gerekiyordu. Çok da iyi bir saha ziyareti sürecini tamamladık, geri bildirimler de çok iyi. Kalite güvencesi dedim, Yükseköğrenim Kalite Kurulu’nun kurumsal dış değerlendirme süreci geçtiğimiz yılın sonunda, yeni kurulan üniversiteler son gruba kalmıştı, gerçekten çok güzel bir rapor hazırlanmıştı, geri bildirimler muhteşemdi. Neler yaptınız diye sorduğunuz soruya da aslında geri dönecek olursak, geri bildirimlere, raporlara, indekslere yansıyan kısımları ile de görmeye başladık. 

A. ANBAR: Hocam güçlü yönler derken ESTÜ’yü öne çıkaracak farklı dediğiniz ne var?

‘SİSMİK İZOLATÖR TEST MERKEZİMİZ TÜRKİYE’DE TEK’ 

T. DÖĞEROĞLU: Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Pilotaj Bölümü, Türkiye'deki ilk Pilotaj Bölümü ve 1986 yılından bu yana yaklaşık 500 tane pilot yetiştirmiş ve hala Türkiye'de YKS ile öğrenci alan tek bölüm, devlet üniversitesi olarak. Vakıf üniversitelerimiz de var. Bunun anlamı da devlet üniversitesinde bu kadar maliyeti yüksek olan, bu kadar yetkin nitelikli 15 öğrenci alıyoruz her yıl, öğrenci yetiştiren ve bu imkanı ücretsiz sunan, bu çok önemli bir özellik. Diğer taraftan havaalanı, baktığımız zaman bu uluslararası uçuşa açık bir havalimanı. Geçtiğimiz yıl yolcu kapasitesi 100 bindi. Ve dünyada ruhsatlı tek üniversite havalimanı olarak geçiyor. Bu Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün sayfasında da olan bir bilgi. Onun dışında Sismik İzolatör Test Merkezimiz var biliyorsunuz, dünyadaki 5 merkezden bir tanesi, Türkiye'de tek. Test için gelen sismik izolatörler mevzuat gereği ülkemizde, tüm hastanelerde Şehir Hastanelerimiz onların testlerini yapmanın yanı sıra sadece ülke içerisinde değil, tüm dünyaya hizmet veriyor. 

A. ANBAR: Hocam üniversite buradan para kazanabiliyor mu?

‘HEDEF YERLİ VE MİLLİ ÜRETİM YAPABİLMEK’ 

T. DÖĞEROĞLU: Evet ama sadece test amaçlı değil çok özel bir yer orası, çok da güzel hizmetler sunuyor. Ama onun ötesinde en büyük hedefimiz, hocalarımızın en büyük hedefi, bu izolatörleri yerli ve milli olarak üretebilmek. Onun için de Ar- Ge çalışmaları var.  Üniversite içerisinde AFAD ile yürütülen projelerimiz var, 26 tane deprem izleme istasyonunu biz yönetiyoruz ve bütün bilgileri AFAD’a aktarıyoruz. Bu da önemli, bize özgü bir husus. Birkaç tane önemli laboratuvarımız, merkezimiz var. Bunlardan bir tanesi Opto-Elektronik Merkezi nano aygıt üretimi yapabilen bir laboratuvar. 3-4 yıl kadar önce TÜBİTAK’ın 1004 proje çağrısı olmuştu. Bu projeler daha çok ürün yönetimine yönelik, daha çok uzun soluklu, 7 yıllık projeler.  Bilkent Üniversitesi UNAM Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi ile ortak yürütülen, UNAM’ın üstlendiği, araştırma üniversiteleri başvurabiliyor, mesela o laboratuvarımız çok önemli bir boşluk dolduracak ve katkı sağlayacak işler yürütüyor. Gerçekten özellikli bir alan. Nano boyut projelerinin yürütüldüğü bir alanımız var. Yer ve Uzay Bilimlerinde yürütülen çalışmalarımız var. Bir gözlem evimiz var biliyorsunuz, küçük de olsa, alt yapısı itibariyle daha çok eğitim amaçlı, küçük araştırma projeleri de yürütülüyor. Şunu da önemsiyorum şu alanda varız demenin ötesinde mesela malzeme alanında oldukça iyi çalışmalar var. Hakikaten alt yapısı itibariyle Türkiye’de de sayılı, bazı konularda çok önemli çalışmalar yapan bir alanımız. Farklılık yaratan enerji grubumuz hidrojen çalışmaları, güneş pilleri, hidrojen yakıtlı araç önemli ve bunları sürdürülebilir hale getirmek ve hidrojen üretim saflaştırılması şimdi yeni 2’nci grup 1004 çağrısı var. Orada da İstanbul Teknik Üniversitesi’nin önemli bir alt grubunu bizim Kimya Mühendisliği’ndeki hocalarımız yürütüyor olacaklar. İş birlikleri bizim için önemli, iş birliği olmadan gelişim olmuyor. Çok küçük çalışmalar, küçük grupların tek başına yapılan çalışmaların dönemi gerçekten geçti. Artık bizim bir ürün, bir teknoloji üretimine odaklanmamız gerekiyor. Bunları yapabilmenin en kolay yolu da iş birlikleri. Biliyorsunuz pandemi ile aşı çalışmaları için tüm Türkiye seferber oldu. Sağlık Bakanlığımız, TÜBİTAK, Sanayi Teknoloji Bakanlığımız kim nerede, hangi alanda çalışıyorsa bir araya getirerek, kısa sürede el birliği, güç birliği ile kaynakları daha etkin kullanarak çok da güzel bir uygulama örneğini gözler önüne serdi. Bu nedenle üniversitemiz için de iş birlikleri önemli. 

A. ANBAR: Rektör Hocam; araştırma, makale, bilimsel çalışmalar anlamında ESTÜ Türkiye'de nerelerde?

‘SAYILARIN ÖTESİNDE NİTELİĞE DE ÖNEM VERİYORUZ’ 

T. DÖĞEROĞLU: Bayağı hızlı bir artış var. Yıllık %30 artışla büyüyor makale sayılarımız. Onunla birlikte tabii ki atıf sayıları, diğer taraftan sayıların ötesinde niteliğe de önem veriyoruz demiştim. Bu son yıllarda daha çok konuşulmaya başlanan Q1, Q2, diye adlandırılan dilimdeki nitelikli makalelerin yayımlanma oranı gerçekten çok daha üzerinde durulan bir konu. Orada hakikaten ilklerdeyiz Türkiye’de. Elbette ki sayıların büyüklüğü biraz üniversitenin büyüklüğü ile de ilgili.  Şu anda 400 civarında öğretim üyemiz var. Bir o kadar da araştırma görevlisi, öğretim görevlisi. Dolayısıyla öğretim üyesi başına ve öğretim elemanı başına düşen makale sayıları önemli. Burada bir de araştırma eko-sistemimizi yönetmek için kurguladığımız model bize özgü. Bir bütünleşik yapı haline getirmeye çalıştık. Araştırma ve Lisansüstü Süreçler Direktörlüğümüz var. Yükse lisans ve doktora öğrencilerimiz araştırma süreçlerinin olmazsa olmazı, genç araştırmacı potansiyelimiz. Dolayısıyla kendi kaynaklarımızla yürüttüğümüz BAP kaynakları, döner sermayeden aktardığımız kaynaklarla dönen yapı ve orada 7'den 77'ye hiç kimse projesiz kalmasın şeklinde bir yaklaşımımız var. Bu ne demek yeni başlayan hocalarımıza hoşgeldin projesi, araştırma destek projelerimiz bizim bir önceki yılın performansı ile orantılı şekilde bir bütçelendirilen projeler. Hoca ne kadar çok performans gösteriyorsa alacağı bütçenin büyüklüğü de onunla orantılı olarak alacağı bütçenin büyüklüğü de onunla orantılı büyük oluyor. Diğer taraftan öğrencilerimize de proje veriyoruz. TÜBİTAK 2209 destekleri var lisans öğrencileri için. O desteklere başvuranlara biz de bir önceki yıl ayrıca destek vermeye başladık. Araştırma proje takımlarımız var; güneş arabası, hidromobil, insansız hava aracı gibi… onlara ayrı bir bütçeleme, proje çağrımız var. Emekli olan hocalarımıza ve liselerle de ortak yürüttüğümüz, oraya da ayrı bir proje çağrı başlığımız var. Bizim hocalarla ortaklaşarak lisans öğrencileri, yüksek lisans öğrencileri daha da önemlisi lise öğrencilerinin içinde olduğu projelere destek vermek gibi bir amacımız var. Proje yapan desteği alıyor, proje kültürünü yaygınlaştırmak ve araştırma üniversitesi olma hedefi tabii ki bunun yaygın etkisini artırmakla da ilgili sorumluluğumuzu da hatırlatıyor bizlere. O yüzden sürecin içerisine herkesi katmak gibi bir hedefimiz var. 

A. ANBAR: Eskişehir Teknik Üniversitesi Sanayi Odası ile iletişim kuruyor mu, Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığı ile iletişim kuruyor mu, kamu kurumları ile iletişim kuruyor mu? 

‘TEKNOFEST'E AKADEMİK PAYDAŞ OLDUK’ 

T. DÖĞEROĞLU: Evet iş birliklerin önemli olduğunu söyledim. Bir şey söyleyince ya da bir yerlere not edince, hedeflerinizin arasına koyunca içini de doldurmak gerekiyor, hiç kuşkusuz.  Biraz önce bahsettiğiniz hem sanayi ile hem kamu kurum ve kuruluşlarıyla, eğitim sektörü ile tabii ki. Yükseköğretim kurum ve kuruluşları da dahil olmak üzere, Eskişehir Sanayi Odası ve Organize Sanayi Bölgesi ile 15 yıldır devam eden bir işbirliğimiz var. Mühendislik Fakültesi son sınıf öğrencilerinin “Proje Fuarı” proje yarışması etkinliği. Anadolu Üniversitesi döneminde başlamış bir projeydi bu. Bir gün kampüs içerisinde, bir gün sanayide olurdu. Sonra birleştirdik hepsini sanayide gerçekleştirmek üzere. Pandemi döneminde online sanal ortamda devam ettirdik. Bu sene inşallah yüz yüze olabilirse ve arkasından öğrenci etkinlikleri ve öğrenci kongreleri de geliyor bu kapsamda. Sağ olsunlar hem Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü hem de Sanayi Odası Başkanlığı bu sürecin içindeler. Dolayısıyla bitirme projelerinin uygulamalı olarak alanda yapılması önemli. Bazı bölümlerimizin öğrencileri uzunca bir süredir tamamen sektörle iç içe olarak sektörün bir problemini çözmek üzere odaklanıyor. Öyle bir iş yapış şekilleri var. Ve bu akreditasyon süreçlerine de bir katkıdır, çünkü orda şunu söyler; gerçek yaşam problemlerinin öğrenci ne kadar farkında ve bu işleri ne kadar yapabiliyor? Bunu yapabilmesi için de kamu kurum ve kuruluşlarının içinde olması lazım ya da sektörün içerisinde olması lazım. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile önümüzdeki hafta bir protokol daha imzalayacağız. Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ile ortak bir çocuk-genç üniversitesi, araştırma dedik ya çocukları araştırmanın içerisine katabilmek, bazı projeleri birlikte yapabilmek, birlikte yürütebilmek. Örneğin dün 20.30’a kadar bir etkinliğimiz vardı bizim, Bilimde Kadın ve Kız Çocukları Günü kapsamında öğleden sonra saatlerinde 2 saat TÜBİTAK’ın bir etkinliği vardı, ona katılım sağladım, çok da güzel bir etkinlik oldu. Akşam biz de başka bir etkinlik yaptık ama şöyle biraz daha farklı bir etkinlikti. TÜBİTAK tarafından desteklenen 4004 projesi kapsamında Bilim Toplum projeleri var biliyorsunuz. Bu dönemde de epeyce çok olacak. O projenin içerisinde Ankara Fen Lisesi ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden toplamda 25 öğrenciyi pandemi döneminde öğretmenleriyle birlikte bir hafta burada ağırladık. Çocuklar için muhteşem bir deneyim oldu, farklılık oldu. Dün akşam onları da davet ettik o etkinliğe. Kazanımlarını paylaştılar ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Çocuk Evi’nden 3 çocuk katılımcı da vardı. Diğer taraftan bu yıl TEKNOFEST'e akademik paydaş olduk. 30 üniversite arasında biz de yer aldık. Zaten takımlarımız yarışıyordu ama bu sefer biraz daha organik bir bağla sürecin başından itibaren dahil olduk. Eskişehir'de çok başarılı lise takımları var derece almış takımlar var biliyorsunuz onlara da sözümüz var. Dolayısıyla abi ve ablaları ile daha yakın çalışabilecekleri bir ortam yaratacağız. AFAD’la iş birliğimiz var. 

A. ANBAR: Hocam, Paris İklim Anlaşması, yeşil mutabakat gibi konularda sanayide çalışmalarınız oluyor mu?

SANAYİ ODASI’NIN ÇALIŞMASINA DESTEK 

T. DÖĞEROĞLU: Sanayi Odası bu konuda bir çalışma başlattı. Bir küçük birim de kurdu ve Prof. Dr. Cengiz Türe hocamız bu konuda danışmanlık desteği de veriyor. İlerleme durumunda daha farklı desteklerimiz de olabilir. Biraz daha kademelendiriyoruz şu anda. Bizim halka da değebilmemiz lazım, öğrencilere de değebilmemiz lazım. Bu konuda farkındalık, farkındalığın da ötesine geçirip içselleştirilmiş bir farkındalıkla her yaşta bunu uygulayacak hale getirmemiz lazım. 

A. ANBAR: Bazı üniversiteler sadece kampüs duvarları içerisinde kalıyor ama şehre hiç yanaşmıyor. Kapalı kutu hale geliyor. Eskişehir Teknik Üniversitesi ne yapıyor, şehirle beraber mi? 

PANDEMİNİN ŞEHİR-ÜNİVERSİTE BİRLİKTELİĞİNE ETKİSİ 

T. DÖĞEROĞLU: Aslında çok şey vardı hayalimizde ama pandemi nedeniyle getirebileceğimiz, gelebileceğiniz etkinlikleri yapamadık. Ama önümüzdeki günlerde biraz daha kendimizi güvencede hissedebileceğimiz ki öyle düşünüyorum, öyle ümit ediyoruz, öyle dua ediyoruz, Eskişehir halkı başta olmak üzere tabii ki kampüsün içerisinde vakit geçirebilecekleri, halk dediğiniz zaman bunu çocuklarla başlatıyoruz, biraz öğrencilerin ziyareti, biraz zaman geçirmesi, tanıması, bu katkı daha farklı boyutlarda olabilir, tabii ki istiyoruz. Diğer bazı etkinlikler ile mesela bu yıl akademik yılbaşı itibariyle “Rekreasyon Ofisi” kuruldu. Spor Bilimleri Fakültesi ağırlıklı olarak destek veriyor. Çok güçlü bir Spor Bilimleri Fakültemiz var. Farklı spor dallarında hem bilgilendirme, bilinçlendirme hem sportif faaliyetleri uygulayarak öğretme konusunda bazı uygulamalar başlattılar. Bunlar halka da açılabilir, neden olmasın. Bir dönem uçurtma şenlikleri yapılmış ama işte hava trafiği nedeniyle belirli bir süredir yapılamıyor. Başka şeyler yapılabilir, herkesin beklentisi farklı. Beklentilere kulak verip, beklentileri karşılayabilecek, çünkü sanayinin beklentisi farklı, kamu kurum ve kuruluşların beklentisi daha farklı, halkın beklentisi farklı, bu bir başlangıç olur, bir kültür değişimi olabilir ve zaman içinde ilerleyerek devam eder. 

A. ANBAR: Hocam bir iş birliği sorusu daha. Yakın zamanda Osmangazi Üniversitesi ile Eskişehir Teknik Üniversitesi akademisyenleri bir araya geldi, ortak çalışma kararı aldı. Detayını öğrenebilir miyim?

‘SAĞLIK BİLİMLERİNDEN DE EPEYCE KATKI GELİYOR’ 

T. DÖĞEROĞLU: Malzeme alanında ya da tematik yaşam bilimleri uygulamaları alanında biraz daha hedef odaklı olsun istedik, ilk açılış toplantılarında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Kemal Şenocak Hocam da vardı, ben de vardım. Altyapıları etkin kullanabilmek, ortak araştırmalar yapabilecek hocalarımızı bir araya getirebilmek amacına hizmet etmek üzere bir başlangıçtı. İnşallah devamı da gelir. Çünkü ortak kesişen epeyce bir alanımız var. Teknik anlamda ama sağlık bilimlerinden de epeyce katkı geliyor. Artık disiplinlerin arası çok keskin çizgilerle sınırlı değil. Sizin de bildiğiniz gibi iki senedir “Tercihim Eskişehir” projesi var. İsteyebileceğin her türlü çeşitlilikte programı Eskişehir'de bulabilirsin, Eskişehir öğrenci kenti, Eskişehir öğrencileri kucaklayacak bir şehir bu mesajı vermeye çalıştık. İlk tanıtımını biliyorsunuz Vali Bey’in de katıldığı Rektörlerimiz ile birlik mesajı vermeye çalışıyoruz. Sonra etkinlikte devam ediyor. Bu birlik mesajı bile önemli aslında. Diğer taraftan şöyle bir gelişme oldu. Bir yıldır devam eden bir çalışmaydı. 3 üniversite olarak bir ortak uygulama araştırma merkezi kurabilir miyiz fikri? Bu da 2020'nin sonunda Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bir çerçeve yönetmelik yayımladı. İşte 3 tane devlet üniversitesinin bir araya gelerek yetkin oldukları alanları, altyapılarında güçlü oldukları, güçlü olduklarını hissettikleri alanları, insan kaynaklarını etkin bir şekilde bir amaç etrafında bir araya getirebilme fikrinden yola çıkmış bir proje. Ve bu konuda koordinatör üniversite biz olduk. Uygulamalı Eğitimde İnsan Bilgisayar Etkileşimi Araştırma Uygulama Merkezi, bu konuda Anadolu Üniversitesi'nin yetkin olduğu pek çok kısım var. Çok iyi bir altyapı var. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde Sağlık Bilimleri ve yapay zeka uygulamaları, insan-makine etkileşimi konusunda ve tabii ki bizde de epeyce bir birikim var. Yönetmelik yayımlanmak üzere önümüzdeki haftalarda muhtemelen artık son aşamasına geldi. Bu konuda 30- 40’a yakın çekirdek ekip 3 üniversiteden, projelerle gelişecek. Hatta projeler çıkmaya başladı bile. Kabul edilen projeler de oldu. Burada asıl olan bu alt yapıları kendi içlerinde hocalarımız kullanacaklar ama gerektiğinde ortak kullanıma özgü olan bir takım altyapıları da zaman içerisinde kurmak gerekirse Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin  bünyesinde, kampüsümüzde bir şekilde hayat bulacak.  Dolayısıyla iş birliği, güç birliği ortak amaçlara doğru yönelmek, birbirimizi tamamlamak gerçekten önemli diye düşünüyorum ve her konuda da üniversite olarak iş birliğine gerçekten açık olduğumuzu ve ben bu vesile ile bir kez daha ifade etmek istiyorum. 

A. ANBAR: Öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlar için kampus ortamındaki sosyal hayat çok önemli. ESTÜ, öğrencileri kampüs hayatı içerisinde tutabilmek adına hangi çalışmalara imza atıyor?

REKRASYON OFİSİ VURGUSU 

T. DÖĞEROĞLU: Konaklama imkanları da olursa kolaylaştırıcı unsurlar da olsun dedik. Çocukların dersleri bittikten kampüste kalmaları için nedenlerinin olması gerekiyor. Bu nedenle bahsettiğiniz her türlü ihtiyacına cevap verebilecek, hizmeti sunacak, ortamın, yapının da olması lazım. Çarşı, içerisindeki marketi, kafeteryası, kırtasiye satış yerleri gibi. Şu anda tabii yemekhane, kafeterya hizmeti sunan yerlerimiz var. Spor tesisleri olağanüstü durumda, o açıdan hiçbir sıkıntı yok. Hem hocalara hem öğrencilere hem de idari personele açık. Rekrasyon Ofisi’nden bahsettim hatırlarsanız, bu epeyce bir faaliyet içerisinde sadece sportif değil tabii ki, gündemi sıcak tutabilmek için öğrencilerimize bazı yarışmalarla kültürel ve sanatsal etkinlikler de sunmakta. Onun dışında takımlarımız var. Proje takımları onları bazen kovsanız bile gitmiyorlar, 7/24 hatta yarışma dönemlerinde epeyce vakit geçiriyorlar. Onlar hiçbir şey istemiyorlar. Sadece bir kumanya yeterli onlar için. Ama diğer taraftan çarşı yapılanmasının olması gerekiyor, ihtiyaçların karşılanabilmesi için. Buna yönelik de planlar var.  Diğer taraftan yine pandemi öncesinde başlayan bir projeydi, Gençlik Spor Bakanlığı’nın Genç Ofis oluşumları, üniversiteler içerisinde. Bu protokolü imzaladıktan hemen sonra pandemi başladı. Bu süreçte çok fazla bir hareketlenme ya da bu projenin içerisini doldurabilme şansımız olmadı. Bu da aslında öğrencilerin kampüs yaşamında daha farklı kazanımları elde edebilmesini sağlayacak, bazı ortamlar sunuyor. Şimdi bunu canlandırmaya çalışıyoruz. Teknik Üniversite olunca teknik boyutta sunulan imkanlar biraz daha farklılaşabiliyor. Sadece ders faaliyetleri ya da ders dışı faaliyetlerin, akademik faaliyetlerin ötesinde, öğrencilerin kampüs yaşamından almaları, kazanmaları gereken daha farklı deneyimler olmalı hiç kuşkusuz. Pandemi biraz yavaşlattı, çünkü o dönemde bütün kantinlerimiz, kafeteryalarımız da kapalıydı. Bu dönemde yatırımcının bir mekan açabilmesi için önünü görmesi gerekli. Ama gündemde olan epeyce proje de var. Öğrencinin ihtiyacı olduğu sadece öğrencinin de değil, aslında şu an 13 bine yakın öğrenci var. Bir kısmı Porsuk Kampüsümüzde, Yunus Emre Kampüsü’nde olan öğrencilerimiz de var. Ama yine 10 bine yakın öğrenci ana kampüste. 1500 çalışanımız var. Yurtlarla birlikte 4000-4500 kişilik yaşam alanı olarak ilan edilen kısımda 7/24 yaşayan bir öğrenci grubu da olursa kendiliğinden zaten yapı şekillenecektir. Çünkü bazen ihtiyaç ve arz talep meselesi. Öğrenciler pek çok şeyden memnun ama memnun olmadıkları iki konu; kampüsün yaşanabilirliği ve bir de ulaşım. Bu yıllardır devam eden bir konu. Sürekli bir tramvay hattı ki KYK yurtlarına bağlantı olabilmesi çok kritik ve önemli olacak. 

A. ANBAR: Rektör Hocam, son olarak iklim krizi konusunda üniversitenin çalışmalarını sormak istiyorum…

ESTÜ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ ANKET ÇALIŞMASI YAPTI! 

T. DÖĞEROĞLU: İklim değişikliği ile ilgili birkaç mesajı eğer müsaade edersiniz paylaşmak isterim. Gerçekten tüm dünyayı etkileyen bir konu ve iklim değişikliğine bağlı da pek çok afeti yaşıyoruz. Aslında afetlerin en önemli gerekçesi, kaynağı da bu iklim değişikliği, iklim değişikliğine bağlı yaşanan birtakım afetler; aşırı yağışlar, kuvvetli rüzgarlar, depremler. Dolayısıyla aslında bir problem varsa buna çözüm de kişi olarak önce bizlerden başlamalı. Kurum olarak üzerimize düşeni yerine getirmemiz gerekiyor, şehir olarak, ülke olarak. Ülke olarak da Paris Sözleşmesi’ne imza attık. Diğer taraftan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konu ile ilgili kurulmuş olan Komisyon çalışmasını tamamladı ve bu akademik yılın başında da Komisyon’un başında olan, çalışmaların yürütülmesine katkı sağlayan kıymetli hocamız Prof. Dr. Veysel Eroğlu hocamızı davet etmiştik. İlk akademik açılış konuşması oldukça anlamlıydı ve tema buydu. Bunun devamını getirdik. İnşallah verdiğimiz sözlerin arkasında durabiliriz ve üzerimize düşen görevi de yapabiliriz. Önce Eskişehir Teknik Üniversitesi ailesi olarak tabii ki ve Çalıştay yaptık bir başlangıç olarak. Yarım günlük bir çalıştaydı. Ne yapabiliriz eğitimde, araştırmada, toplumsal katkı anlamında. Oradan bir yol haritası çıktı. Şimdi belirgin hale getirebilmek için bir anket uygulaması başlattık. Oradan da nasıl bir durumdayız, çünkü önce durumumuzu görmek gerekiyordu hem farkındalık düzeyini, hem tutum anlamında, davranışlara yansıma anlamında, bu olaya bakışımız anlamında. Sonrasında bireysel etkinlikler ve seri eğitimler hedefliyoruz, planlıyoruz. Önce içimizde bu süreci iyi yönetebilir hale gelirsek, daha sonra da topluma açmayı planlıyoruz. 

-SON-

saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@