20.05.2021, 16:09

Gelir, eğitim düzeyi ve sağlık

Dünyada ve ülkemizde en büyük ölüm nedeni kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümler olarak görülmektedir. 2017 yılı verilerine göre dünyada kalp ve damar hastalıklarından tam 18 milyon kişi ölmekte ve bu ölümlere her yıl 400 bin kişi eklenmektedir. Kalp koroner damarlarının tıkanması kalp krizi, beyin atardamarlarının tıkanması inme-felç, kol bacak atardamarlarının tıkanması kangren şeklinde karşımıza çıkıp süreç içinde ölümlere neden olmaktadır.

Bu tip hastalıklardan korumak, hasta olanlarda süreçleri uzatabilmek ve bunlara bağlı ölümleri azaltabilmek için biz kalp damar cerrahları, kardiyologlar ve nörologlar hemen hemen aynı öneri ve öğütlerde bulunuyoruz. “Kişiler düzenli egzersiz, spor, en azından yürüyüş yapar, sigara içmez veya sigarayı bırakır, alkolü azaltır veya bırakır, fazla kilolular kilo verir, normal olanlar kilo almaz, diyabeti olanlar diyetlerine uyar, ilaçlarını düzenli kullanır. Kan şekerleri düzenli olursa, yüksek tansiyonu olanlar diyetlerinde tuzu kısıtlar, ilaçlarını düzenli kullanıp tansiyonları stabil giderse, LDL kolesterolü yüksek olanlar katı ve hayvani yağlardan uzak durur, ilaçlarını düzenli kullanıp LDL düzeylerinin düşük olması sağlanabilirse ve biraz da stresten uzak kalabilirlerse sağlıklı ve daha uzun bir yaşam sürebilirler” diyoruz.

'DAR GELİRLİYE TAVSİYE VERİRKEN UTANIYORUZ'

Bunları diyoruz demesine ama pratikte neler oluyor, nelerle karşılaşıyoruz isterseniz şöyle bir bakalım. Burada özellikle düşük ve dar gelirli hastalarımızı ele almak istiyorum. Onlara düzenli egzersiz yap diyoruz ama onların yaşamı zaten doğal egzersize odaklı. Çoğu bedeni işlerde çalışıyor, işe gidip gelirken mümkün olduğu kadar yürüyorlar, mecbur kalmadıkça ekonomik açıdan toplu ulaşımı kullanmıyorlar. Sigara içme diyoruz çoğu bırakamıyor, geçim sıkıntısından içiyor, alkol alma diyoruz, çoğu zaten alkolün yanına bile yaklaşamıyor. Kilo almayın diyoruz, çoğu zaten eti, sütü görmüyor, karbonhidrat ağırlıklı hamur işi, ekmek, makarna ile öğününü geçiriyor. Diyabeti, tansiyonu olanlara diyet öneriyoruz, evde ne bulunup ne pişerse mecburen onu yiyorlar. Kırmızı etin yağlı kısmını, haşlamaların suyunu, beyaz etin suyunu içme derisini yeme, yumurtayı haftada bir iki taneden fazla yeme, balık yiyin, sucuk, sosis, salam, kelle paça, işkembeden uzak durun diyoruz. Eti gören kim, yumurta hariç diğerlerini ancak vitrinlerde görüyoruz diyorlar, bir yumurtamız var onu da kesme diyorlar. Tereyağı, katı margarin yağlar yemeyin, çiçek yağı veya en iyisi zeytin yağı kullanın yemeklerde diyoruz. Derken, sıvı yağların fiyatları gözümüzün önüne geliyor ve biz utanıyoruz. Kısacası hekimlik zor zanaat, hele hele ülkemizde.

GELİR ARTTIKÇA ÖLÜM ORANI AZALIYOR

Buradan hareketle kalp krizi ve damar tıkanıklıkları açısından şöyle bir dünyaya göz atalım isterseniz. Kanada ve ABD’de yapılan araştırmalarda düşük sosyoekonomik duruma sahip olanlarda özellikle sigara, yüksek tansiyon, diyabet, obezite ve fiziksel hareketsizlik oranları daha yüksek bulunmuş; kalp krizi geçirdikten sonraki 1 yıl içinde görülen ölüm oranı sosyoekonomik seviyesi düşük olanlarda yüzden 5 iken, sosyoekonomik seviyesi yüksek olanlarda bu oran yüzde 2 olarak saptanmış. Aynı şekilde kalp krizinden sonra yeniden hastaneye yatış oranları da yoksullarda daha yüksek bulunmuş. Gelir arttıkça ölüm oranlarının azaldığı görülmüş. Eğitim, mesleki sınıf, gelir ve servet gibi sosyoekonomik faktörlerin kalp krizi ve yeniden tekrarlayan kalp krizi riskini etkilediği; eğitim seviyesi, mesleki sınıf sıralaması ve gelir arttıkça hele hele servet arttıkça risklerin azaldığı diğer bilimsel çalışmalarda da saptanmış. Danimarka’da 2015 yılında yapılan bir çalışmada hem düşük gelirli hem de düşük eğitimli kişilerin kalp krizi sonrası erken ölüm riski altında oldukları; Çin’de 2019 yılında yapılan bir çalışmada ise daha az eğitimli hastalarda 2,4 kat daha fazla kötü sonuçlar gözlenmiş. Almanya’da yapılan bir çalışmada ise düşük sosyoekonomik seviyeli bir bölgede yaşayanlarda daha yüksek diyabet hastalığı, daha yüksek oranda ciddi D vitamin eksikliği, daha yüksek sistemik enflamasyon hastalıkları ve genel ölüm oranlarında artış olduğu görülmüş. ABD’li yetişkinler içinde düşük gelir ve düşük eğitim seviyesine sahip bireylerde periferik arter hastalığı ve bu hastalığa bağlı uzuv kesilmesi daha yüksek oranlarda bulunmuştur.

Kişilerin eğitim ve gelir düzeyinin artması, sağlık okuryazarlığı ile sağlık hizmetlerine erişimi artırmakta ve sağlıklı yaşam tarzına geçmelerini sağlamaktadır. Ne yazık ki tüm dünyada ve ülkemizde servet arttıkça sağlık da artıyor, düşük sosyoekonomik durum daha kötü sağlığa sebep oluyor. Zenginlik sağlıklı yaşlanmayı getiriyor.

TÜRKİYE'NİN YÜZDE 80'İ AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA YAŞIYOR

Ülkemizde ise zenginler ile yoksullar arasındaki makas her geçen gün artıyor, beş müteahhite milyar dolarlık yatırımları verip hazine ve müşteri garantisi sağlayanlar, halkımızın çoğunu açlık ve yoksulluğa mahkum ediyorlar. Türk-İş araştırmasına göre Nisan 2021'de açlık sınırı 2 bin 67 TL, yoksulluk sınırı ise 9 bin 14 TL olarak ortaya çıkmış. Buna göre asgari ücretlilerimizin hepsi açlık sınırında, diğer maaşlı çalışan işçi ve memurların büyük çoğunluğu ile emeklilerin yüksek yargı, subay ve milletvekili emeklileri dışındakileri yoksulluk sınırında yaşamaktadır. 2019 yılı verilerine göre nüfusumuzun yüde 80’i yani, 65 milyon insanımız (16,5 milyonu açlık sınırının altında) açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Böyle bir toplumun sağlıklı olmasının olanağı ve olasılığı yoktur. Özellikle düşük sosyoekonomik seviyedeki yaşlı nüfusa, engelli ve bakıma muhtaç hastası olanlara yapılan gelir desteği sırasıyla 864 TL ve 1658 TL gibi komik rakamlardan makul düzeylere çıkarılmalıdır. Eşitsizliklerin önlenerek  milli gelirin hakça paylaşılması sağlanamadıkça, sermayeye peşkeş çekilmesinin ve yolsuzlukların önüne geçilemediği sürece; ayrıca eğitimin geriye gitmesi, çağdaş eğitimden uzaklaşılması önlenemediği sürece, sağlıklı bir toplum olmak hedefi ancak bir hayal olacaktır.

saglisolluhaber.com

Yorumlar (2)
Selçuk Kamber 3 yıl önce
Kaleminize sağlık Muharrem Hocam. Yazınızdaki verilerin ışığında tekrar anlıyoruz ki, önlenebilir rahatsızlıklar ne yazık ki yönetemeyen yetkililerin elinde bizlere ölüm sebebi oluyor.
Enver Aktaş 3 yıl önce
Çok dogru sőylűyorsunuz Sayın hocam
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@