Celalettin Kesikbaş: Bizi rahat bıraksınlar!

Sağlı Sollu Haber Genel Yayın Yönetmeni Arif Anbar, Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş’la yaptığı görüşmeyi aktarmaya devam ediyor. İşte son bölüm…

GÜNDEM 04.08.2021, 14:25 05.08.2021, 12:44
Celalettin Kesikbaş: Bizi rahat bıraksınlar!

RÖPORTAJ - 2. BÖLÜM

Gazeteci Arif Anbar’ın sorularını yanıtlayan Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş, röportajın 2. ve son bölümünde Eskişehir Ticaret Odası (ETO) başkanlığına aday olacağı iddialarından Yılmaz Büyükerşen’e, URAYSİM ve Raylı Sistemler İhtisas OSB’den Hasanbey’e, siyasi görüşünden Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmak istediği söylentilerine kadar pek çok konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte, röportajın son bölümü…

A. ANBAR: Röportajımızım ilk bölümünün sonunda diğer odaların işlerine net bir ifadeyle ‘benim karışmam olmaz’ dediniz. Bu noktada şunu sormak istiyorum: Sizin ETO başkan adaylığına soyunduğunuz iddia ediliyor. Var mı bunun gerçekliği?

“GÜÇ ALMAK İÇİN DEĞİL GÜÇ VERMEK İÇİN BURADAYIM”

C. KESİKBAŞ: Arif Bey bakın, ben hiçbir zaman koltuğumdan güç almadım. Koltuğuma güç verdim. O kadar ki ben, şu gördüğünüz makam koltuğuna oturmuyorum bile. Güç almadım derken de şöyle anlatayım: Gerçekten ESO olarak bir ihtiyacı varsa sanayicinin, biz elimizden geldiği ölçüde ESO’nun imkanını kullanarak o ihtiyacı karşıladık. Ama ben başkan olmadan önce de Celalettin Kesikbaş’tım, şimdi de Celalettin Kesikbaş’ım. Yani hiçbir zaman kalkıp… ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş olarak anılmak, evet, çok değerli ve önemli ama bu makamlar gelip geçici, bu işleri bıraktığın zaman da iyi bir şekilde anılıyor olmak kıymetli. O nedenle ben bu makamdan güç almak değil bu makama güç vermek için buradayım. Çünkü biz ekibiz. Bu ekibin her parçası neticede bu kurumu daha güçlü yapmak, daha sözü sazı dinlenir bir kurum yaratmak için çalışıyor.

Celalettin Kesikbaş'ın makam koltuğu... Göreve geldiği günden bugüne bir ya da iki defa koltuğa oturduğunu ifade ediyor. Zira görüşmemiz boyunca yine o koltuğa oturmayı tercih etmemiş, konuklarını ağırladığı koltuklardan birine oturmuştu. Öte yandan Celalettin Kesikbaş, ESO'nun başkanlık makamının düzenlenmesi, tasarımı ve tüm eşyalarının masrafını kendi cebinden karşılamış...

A. ANBAR: Az önceki sorumu tekrarlıyorum: ETO’ya başkan adayı olmak için herhangi hazırlığınız var mı?

‘FİTNE FESAT OLABİLİR’

C. KESİKBAŞ: Kesinlikle hayır. Bu iddialar doğru değil. Bakın birinci ağızdan söylüyorum bir kez daha: Doğru değil. Az önce konuşmuştuk. Bazı yazılanlar, çizilenler, dedikodular... Bunlar, ESO ile ETO’nun arasını açmak için bir fitne fesat olabilir. Ya da oradaki insanların ilişkilerini bozmak için olabilir. Bu tip konuların şakasını dahi yapmıyoruz yani. Şimdi ETO’dan siyasete girer mantığıyla sözde parçaları birleştirmeye çalışıyorlar ama bu doğru değil. Yani bugün zaten ETO üyelerinin büyük bir kısmı ESO’yu tanıyor. Neden tanımasın ki? Hem bizim üyelerimiz, aynı zamanda ETO üyesi. Yani ben çarşıya çıktığım zamanlarda da insanlarla muhabbet ediyorum. Ne yapayım muhabbet etmeyeyim mi şimdi yani? Ben bunun gibi gerçek dışı dedikoduları doğru bulmuyorum. Etik şeyler değil bunlar, çalı dibi dövmek.

A. ANBAR: Peki, ETO Başkanı Metin Güler’le aranız nasıl?

YILMAZ BÜYÜKERŞEN ÜZERİNDEN ANLATTI

Yılmaz Büyükerşen, Celalettin Kesikbaş için 'Zamanı Durduran Saat' isimli kitabını imzalamıştı...

C. KESİKBAŞ: İyi. Kurumlar arası iletişim üst seviyede, hiçbir sıkıntı yok. Benim Metin Başkanla aram iyi. Ama Metin Başkanla aram iyi diye ETO ile ESO’nun arası kötü ya da iyi olamaz, ben bunu kabul etmiyorum. Burada kurum önemli çünkü. Zaman zaman Yılmaz Hoca’yla da (Yılmaz Büyükerşen) arası şöyle arası böyle diyorlar. Yani burada kurumlar arasındaki ilişki önemli. Ben birçok insanla iyi de olabilirim kötü de olabilirim, bu başka bir şey. Maalesef bu kent bunu anlamıyor.

A. ANBAR: Ya Nadir Küpeli? Her şey yolunda mı?

“HEPİMİZ AYNI DÜNYA GÖRÜŞÜNDE OLMAYABİLİRİZ”

C. KESİKBAŞ: Gayet iyi, düzeyli bir ilişkimiz var. Ayda bir kere mutlaka bir araya geliyoruz. Bir sıkıntı yok. Buralarda herkesin kurumsal olarak konuya baktığı durumla bireyler arasındaki durumlar birbirinden farklı olabilirler. Hepimiz aynı dünya görüşünde olmayabiliriz. Nadir Başkanın ya da Ahmet Başkanın ya da Mehmet Başkanın ya da kim olursa olsun -illa başkan olması da gerekmiyor bu arada- Eskişehir’e, hayata dair beklentileri farklı olabilir.

A. ANBAR: ETB Başkanı Ömer Zeydan’ı da sorsam? Ve Zeydan bir ESO, EOSB, ETO başkanları gibi pek gündeme gelmiyor sanki…

C. KESİKBAŞ: Aramız iyi. Yani Zeydan kendi alanında gerektiği zamanlarda çıkış yapıyor. Ha, 3 oda başkanı gibi gündeme gelen bir insan olmayabilir, evet. Belki tercihi böyledir. Kendini öne çıkarmak istemiyor olabilir.

Celalettin Kesikbaş, Nadir Küpeli, Metin Güler ve Ömer Zeydan EOSB Teknik Koleji'nde...

A. ANBAR: Kısaca herkesle iyi geçiniyoruz diyorsunuz yani…

C. KESİKBAŞ: Bakın biz bir aileyiz. Burası bir patronlar kulübü değil. Burası bir sanayici odası değil. Burası Sanayi Odası. Yani kentin sanayi politikasıyla ilgili en üst derecede söz söyleme hakkına sahip olan bir kurum. Bizim görevimiz bu kentin sanayi politikalarını oluşturmak.

A. ANBAR: Ama siz sanayiyle ilgili bir çıkış yaptığınızda çoğu zaman kızıyorlar size.

C. KESİKBAŞ: Kızmayacaklar yani.

A. ANBAR: Genelde politikacılar kızıyor.

C. KESİKBAŞ: İşte bilmiyorum. Yani…

A. ANBAR: Mesela tüccarlardan veyahut vatandaşlardan yaptığınız çıkışlara tepki gelmiyor.

“ŞU AN ESKİŞEHİR’DE SANAYİDEN BAŞKA LOKOMOTİF SEKTÖR YOK”

C. KESİKBAŞ: Şimdi bakın, tüccarlardan niye tepki gelmiyor anlatayım. Vatandaş neden tepki göstermiyor, anlatayım. Bir kere 80-85 bin aileye Eskişehir sanayisi olarak değiyoruz şu anda. Bakın üniversiteler kapalı. Para yok. Turizm yok. Pandemi var, ulaşım ve erişim yok; yani şehirde hareket yok. İnsanlar internetten alışveriş yapmaya başladı. Eee, esnaf ne yapacak? Gitti. Şu an Eskişehir’de sanayiden başka lokomotif hiçbir sektör yok.

“ESKİŞEHİR’DE 4-5 TANE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ OLMASI GEREKİR”

Sanayisi olmayan hiçbir ülke, hiçbir şehir ayaklarının üzerinde duramaz. Pandemi döneminde bunu gördük. Ne diyoruz? Yerli, milli, üreten, ihracat yapan, marka değeri olan sanayi diyoruz. Eskişehir sanayisi istenilen seviyede değil. Şimdi Eskişehir’in ekonomik yapısına baktığınız zaman kurguda bir homojenlik var. Bu kentin önce sanayisi güçlü olacak. Ondan sonra üniversite kenti olacak; hatta 3 devlet üniversitesi yetmez, 10 tane de vakıf üniversitesi olacak. Bunun haricinde turizm de yapabilir Eskişehir’de. Yani sanayileşme turizme engel olacak bir şey mi? Tabii ki değil. Bakın pandemi döneminde otellerin doluluk oranlarına. Sanayideki hareketlilikten kaynaklı doluluklar var. Doğal olarak Eskişehir’de bir tane değil, en az 4-5 tane daha organize sanayi bölgesi olması gerekir. Çünkü Eskişehir’in gayri safi milli hasılası düşüyor.

A. ANBAR: Bu ifadeleriniz üzerine merak ediyorum. Eskişehir, konumu ve yetenekleri itibariyle pek çok konuda merkez durumunda. O halde şehir büyümesi gerekirken niçin istenilen seviyeye gelememiş?

ESKİŞEHİR’İN HAK ETTİĞİ YERDE OLAMAMASININ ÜÇ NEDENİ

C. KESİKBAŞ: Birçok faktör var. Eskişehir normalde bölgesel bir güç olmalı. Bölgesel bir güç derken Kütahya, Bilecik, Bozüyük, Afyon’un bir kısmı diyelim… Aslında bu ölçek içerisinde Eskişehir lider kent konumunda, hem sanayi olarak hem cazibe merkezi olarak. Ve Eskişehir kurgulandırılırken de Cumhuriyetten bu yana Ankara’nın destek merkezi olarak kurgulanmış. Biliyorsunuz eskiden Yargıtay’da buradaymış, birçok kurum sonradan yavaş yavaş gitmiş Ankara’ya. Bunun haricinde basma fabrikası, şeker fabrikası, hava ikmal, ana jet üssü, TÜLOMSAŞ… Bunları hepsi Eskişehir’de konumlandırılıyor çünkü Eskişehir bir üretim merkezi. Bütün yapı bunun üzerine kurgulandırılmış. Ama Eskişehir maalesef bugün hak ettiği yerde değil. Bunun ilk sebebi lojistik. İkinci sebebi insan kaynakları; çünkü Eskişehir’de göç problemi var, göç alamıyoruz, genelde emeklilerin geldiği bir göç var, üniversite mezunlarını da tutamıyorsunuz çünkü onlar için bir cazibe merkezi yok. Bununla beraber demiryollarına bağlantı konusu. Daha düne kadar çevre illere giden kara yolları rezaletti. Kent yaşamı yine yakın geçmişe kadar çok iyi değildi yani. Belli bir dönemden sonra düzelmeye başladı, altyapısıyla vesaire… Türkiye’de esas yatırımlar 1984’ten sonra başlıyor. Özellikle Bursa’nın bizim önümüze geçmesinin temel sebebi dibinde Gemlik Limanı var, Serbest Bölge var. Yanılmıyorsam 1989’da Bulgaristan’dan gelen göçmenler ciddi bir insan kaynağı potansiyeli oluşturdu orada.

“KÜÇÜK OLSUN, BENİM OLSUN, YÖNETİLEBİLİR OLSUN”

Eskişehir’de o dönemlerdeki zihniyet küçük olsun, benim olsun, yönetilebilir olsun şeklindeydi. Demografik yapı bozulmasın, sürekli ben buradan yürür seçilirim, yani Eskişehir böyle dizayn edilmiş. Ama Eskişehir’in bu kabuğu kırması gerekir. Risk çünkü. Bir zaman sonra kaynak tükenecek çünkü. Şimdi Eskişehir sanayisi gelişmemiş değil ama yani istenilen seviyede de değil. Bir süre daha böyle devam ederse… Şimdi baktığınız zaman Eskişehir’deki önemli firmalar hep şehir dışından gelen firmalar. İşte Paşabahçesi, Arçelik’i vesaire… Baktığınız zaman orijinal değil yani. Doğal olarak o şirketlerin yan sanayisi olarak gelişmiş, ama aradan tabii ki çok iyi markalar da çıkmış. Ancak Bursa’daki markalara baktığın zaman veya İzmit’teki ya da Adapazarı’ndaki markalarla aynı seviyede değiliz. Ekonomik kalkınmışlıktan korkan insanlar çok fazla. Ama göç sebebiyle, ama maaşlar artar sebebiyle, ama eleman bulamayız sebebiyle, ama yönetilebilir olması sebebiyle, ama siyaseten… Bu işin birçok parametresi var. Bu neticede bir akademik çalışma da gerektirir aslında. Eskişehir maalesef şu an olması gereken durumunun çok çok daha altında bir seviyede. Buradan yapılan ihracatı biz hala karayoluyla taşıyoruz mesela, demiryoluyla taşıyamıyoruz.

A. ANBAR: Buradan hemen liman bağlantısına geçelim.

C. KESİKBAŞ: Liman bağlantısı kurulamadı bir türlü. Biz de çok uğraşıyoruz.

A. ANBAR: Neden olmuyor?

C. KESİKBAŞ: Siyaseten de olabilir. Biz yeşil yollara başladık, çok konteyner sevkiyatı yapıyoruz ama daha kısa limanlara gidilmesi gerekiyor. Türkiye’nin belki genel politikasıyla ilgili de olabilir. Demiryollarına karayolları kadar önem verilmedi. Bu bilinen bir gerçek, yani bu Eskişehir’e özel bir durum da olmayabilir. Bu problemin İç Anadolu’nun genel problemi olduğunu biliyoruz çünkü.

A. ANBAR: Ya kargo merkezi?

DİKKAT ÇEKİCİ OSB ÖNERİLERİ

C. KESİKBAŞ: Bence bunların hepsi olacak. Ben hepsinden umutluyum. Biz bu konularla ilgili mastır projeler de oluşturduk. Eskişehir’de mutlaka bir kargo ve lojistik üssü olmak zorunda. Ama bu tek başına yetmiyor. Mutlaka yanında bir Serbest Bölge’nin olması gerekiyor. Ticari bir Serbest Bölge olması gerekiyor. Yani tek başına kargo lojistik merkezi bir anlam ifade etmiyor. Burada havalimanı üniversiteye bağlı. Bugün burayı üniversiteden ayıralım desek bunun teknik olarak çok zor olduğunu biliyorum. Çünkü Eskişehir Teknik Üniversitesi’nin (ESTÜ) malı mülkü yani. Bunun yanında mutlaka Eskişehir’de bir tasarım ve inovasyon vadisi oluşturmak gerekiyor. Biz bu konuda da bir proje oluşturduk. Yani bütün o soyut sanatların, yaratıcı endüstrinin oluştuğu bir Serbest Bölgenin de oluşması gerekiyor. Çünkü bu işlerle ilgili vergisel sıkıntılar da var. Bizim ESTÜ’nün eğitim üniversitesi değil mutlaka araştırma üniversitesi olması gerekiyor. Eskişehir’de özellikle havacılık sektörü nedeniyle sivil havacılığın mutlaka geliştiriliyor olması gerekiyor. İşte bizim Muttalip dediğimiz bölgede arazi de var altyapı da var bunlar için; sadece bunları ayrı ayrı değil bütünleşik yapmak gerekiyor. Bizim Muttalip bölgesinde zamanında sanayi bölgesi oluşturulmuş ama şu anda atıl vaziyette milyonlarca liranın çarçur edildiği bir alan var. Burada mutlaka küçük bir ihtisas OSB’nin oluşması gerekiyor ki oraların toparlanması, üretime tekrar kazandırılması gerekiyor. Yoksa oralar fabrika çöplüğü olacak ve çöplük olmaya başlamış bile ve o kadar yatırım da heba olacak. Bunun haricinde mobilya sektörüyle ilgili mutlaka kentin batısında bir ihtisas OSB’nin oluşması gerekiyor. Şimdi İnegöl’e bakıyorsun, yolun kenarında sergi alanları arka tarafında imalatı olan bir sürü alt yapı var. Eskişehir biliyorsunuz mobilya kentiydi. Ama altyapı eksikliği nedeniyle insanların önemli bir kısmı bu işlerden çekildi. Çünkü ürününü gösteremiyor. Madencilik sektörü önemli. Bu konuyla ilgili özellikle Seyitgazi taraflarında mutlaka madencilikle ilgili bir ihtisas OSB oluşturulması gerekiyor. URAYSİM’in hızlıca tamamlanması gerekiyor. URAYSİM’in karşısında mutlaka raylı sistemler ihtisas OSB’nin oluşturulması gerekiyor.

A. ANBAR: Dikkat çekici yerlerden örnekler verdiniz, Hasanbey’den hiç bahsetmediniz…

“HASANBEY ESKİŞEHİR’İN EN VERİMLİ TOPRAKLARININ OLDUĞU YERDİR”

C. KESİKBAŞ: Bahsedeyim… Bakın Hasanbey’e çöp eksen çöp ağacı çıkar, o kadar verimli arazileri var. Şu anda oralara fabrikalar kurulacak. Ama bu fabrikaların Alpu tarafına, daha kırsala gitmesi gerekiyor. Ben en başından beri bunu savunuyorum. Bu işin doğru yeri Hasanbey değildir. Bu işin doğru yeri URAYSİM’in olduğu yerdir. Hasanbey Eskişehir’in en verimli topraklarının olduğu yerdir. Aynı zamanda bahçeciliğin çok yoğun yapıldığı yer. Bilmeyenler de bilsinler, merkeze çok yakın. Yani bunu siyaseten konuşanlar gitsin o bölgeye ve görsün. Hasanbey’i bir gezip görsünler, oradaki çiftlikleri görsünler, onların hepsi fabrika olacak işte. Ondan sonra ne dediğimizi daha iyi anlarlar. Bir de Porsuk havzasının olduğu yer orası.

A. ANBAR: Raylı Sistemler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin kurulmak istendiği alan konusunda da sizin açıklamalarınız bazı çevreler tarafından eleştiriliyor. Özellikle sanayi arazisinin çevresindeki arazilerin rantından bahsediliyor. Buna ne dersiniz?

“OSB DIŞINDAKİ TARLA PARA ETMEZ”

C. KESİKBAŞ: Bakın net söylüyorum: Siyasi rant yapıyorlar İhtisas OSB ile ilgili. Bakın sanayi arazisinin rantı olmaz, ben buna inanmıyorum. Olsa burada olur. İşte geçen sene 250’ydi, bu sene 500 oldu; yani buradan ne rantın olacak. Sanayicide rant diye bir şey olmaz. Sanayici veya kimse para kazanacaksa kent merkezine yatırım yapar. Kimse dağa taşa yatırım yapmaz. Böyle bir dünya yok. Yani şimdi ne yapmaya çalışıyorlarsa doğru bir şey yapmıyorlar. Yani oradan tarla alacakmış da 2 bin liraya, işte sanayi arazisi olunca 3-4 bin lira olacakmış; yahu öyle bir dünya yok. OSB’lerin dışına çivi bile çakamazsın. Şimdi bizim bu OSB’nin girişinde tarlalar var. Şimdi ne yapacağım, fabrika mı kuracağım o tarlalara? Orası tarım arazisi. Şimdi o tarlanın sahibi olan ve tarım yapan amca rant mı yaptı yani şimdi? Elbette hayır. Çünkü OSB’nin içi rant yapar. OSB’nin yan tarafındaki tarlalarda rant olmaz. Yapsa eğer, oradaki abiler, işte OSB’nin dışındaki tarla sahipleri burada domates satmaz. Yani OSB dışındaki tarlanın, tarladan başka bir vasfı yok, para etmez yani. Alpu’da da bu böyle.

A. ANBAR: Şuna ne dersiniz: Raylı Sistemler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, URAYSİM’in Kuzey tarafında yapılsın diye bir görüş de var…

C. KESİKBAŞ: Yani gidip bir görseler, mevcut alan çok uygun. Gidip görseler keşke orayı. Onlarda siyasi rant yapıyorlar yani. Bakanlıkla görüşmelerimiz de gayet iyi. Sıkı bir şekilde takip ediyoruz.

A. ANBAR: Hemen URAYSİM’e geçmek istiyorum. Söz konusu proje başlayalı uzun yıllar oldu. Son dönemde az daha Eskişehir’den gideceğini de duymuştuk. O dönemde neler oldu? Şu an URAYSİM hangi aşamada?

“ŞAFAK ERTAN ÇOMAKLI BU İŞİN ALTINA ELİNİ KOYDU”

Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı ile Celalettin Kesikbaş...

C. KESİKBAŞ: Gerçekten URAYSİM Eskişehir’den gidiyordu. Kalkınma planlarının hiçbirisinde yoktu. Sanayi Odası olarak müdahale ettik. Bu konuyla ilgili o dönem Anadolu Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı’yla görüştük. Şafak Hoca gerçekten bu işin altına elini koydu, böylelikle bu iş canlandı, Ankara’ya gidildi ve bununla beraber kalkınma planının içerisine konuldu. Konulmasaydı o proje ya Konya’ya gitmişti ya Adapazarı’na gitmişti ya da Ankara’ya gitmişti. Kıymetli bir proje. Eskişehir’in sahip çıkması gerekiyor. Kıymetinin sebebi şundan: Bir kere orada bilim yapılacak, ikinci olarak böyle bir tesisin yanında hızlı tren üretebilirsiniz, vagon üretebilirsiniz ya da raylı sistemlerle ilgili teknoloji geliştirebilirsiniz. Bu da Eskişehir için yatırım anlamına gelir. Bir de Alpu için kıymetli bir proje. Bugüne kadar hepimiz Kömürlü Termik Santrale karşıydık. Alpu, termik santralle anılıyordu. Alpu inovasyon merkezi olmakla birlikte anılacak artık.

A. ANBAR: Alpu’daki termik santral Cumhurbaşkanlığı yatırım programından hala çıkarılmadı…

“TERMİK SANTRALE KARŞIYIM VE ALPU’DA TERMİK SANTRAL TEHLİKESİ GÖRMÜYORUM”

C. KESİKBAŞ: Yeşil mutabakat ya da yeşil dönüşüm diye bir şey var. Türkiye yeşil mutabakata imza atmadı ama bugün yarın atacak. İşte Paris Anlaşması gereği biz onu imzaladığımızda, 2030’a kadar hiçbir termik santral yapılmasına müsaade edilmez. Dünyada imza atmayan 6-7 ülke kaldı. Türkiye bunlardan bir tanesi. Yani artık ürettiğin her şeyde karbon ayak izine bakılacak, ona göre ihracat yapılabilecek. Yeşil olarak üretmediğin her şeyin gümrükte vergisini ödeyeceksin, çünkü Avrupa birliği ürünü öyle alıyor, hatta almayı reddedebiliyor. Ve 2030’a kadar Avrupa’da bu mutabakata imza atan yerlerde yeni termik santrale müsaade edilmiyor. 2050’ye kadar da bu mutabakata imza atan ülkelerin santralleri kapatılacak. Yeşil mutabakatın özü bu. Yani o nedenle hiçbir yabancı yatırım bugün gelip de Yeşil Mutabakatın göz göre göre karşısında durup Alpu’ya bir termik santral yatırımı yapmaz. Şu an ben Alpu’da herhangi tehlike görmüyorum. Ben termik santrale karşıyım.

A. ANBAR: Biraz sıcak siyasete gelelim isterseniz… Net soru: Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı var mı aklınızda?

“HERKES KENDİNİ ÖYLE BİR YERDE GÖRMEK İSTER”

C. KESİKBAŞ: Valla insanlar yakıştırabilirler ama şu anki görevim nedeniyle bu mümkün değil. Konjonktürel işler bunlar. Yani herkes ister böyle makamlarda olmak. Eskişehir’de 850 bin kişiden hepsine sorsan olmak ister. Herkes kendini öyle bir yerde görmek ister ama bu sen istiyorsun diye olmuyor. Bunlar birçok parametresi olan konular. Yani bugün için öyle bir durum yok. Bir kere yarına çıkacağım belli değil bu arada, bilemem yani.

A. ANBAR: Peki, milletvekilliği adaylığı geçti mi aklınızdan?

C. KESİKBAŞ: Yok. Öyle bir hayalim hiç olmadı.

A. ANBAR: Şu büyükşehir belediye başkan adaylığı konusunu detaylandırmak istiyorum. Adaylık konusu aklınızdan hiç geçmedi mi? ‘Belediye Başkanı olsam Eskişehir’e şunu da yaparım’ demediniz mi hiç?

“ESO’DA DA EFSANE BAŞKAN OLABİLİRSİNİZ”

C. KESİKBAŞ: Yapılacak çok şey var ve bu makamların hepsinde yapılabilir. Ben şöyle söyleyeyim size: Her başarılı iş insanı illa ki bir yerde olmak zorunda değil; belediye başkanlığı, oda başkanlığı gibi... Burada makamı doldurmak önemli. Efsane başkan Mümtaz Zeytinoğlu’na o dönem için bir belediye başkanlığı önerilseydi olur muydu? Ama kendi makamında adam çok başarılı çalışmalar yaptı ve herkes kendi sorumluluk alanında en iyisini yapmak zorunda. Doğal olarak biz şu an Sanayi Odası’ndayız ve Sanayi Odası’nda olabileceklerin en iyisini yapmak zorundayız. Bizim şu anki görevimiz bu ve herkes belki her makama uygun görülebilir ama bu şu anlama gelmiyor: Yani ben bu makamda da başarılı olabilirim. Burada da efsane başkan olabilirsiniz. Başka bir yerde de efsane başkan olabilirsiniz. Birçok yerde başarılı olabilirsiniz. Eskişehir’de var böyle insanlar.

A. ANBAR: Siyasi partilerle aranız nasıl?

C. KESİKBAŞ: Hepsiyle görüşüyoruz. Aramız gayet iyi. Geliyorlar, mutlaka ESO’ya uğruyorlar. Hem milletvekilleri hem siyasi parti temsilcileri, il başkanlıkları, ilçe başkanlıkları vesaire… Anlatıyoruz… Üretimin ne kadar önemli olduğunu anlatıyoruz.

A. ANBAR: Tüm siyasi partilere eşit olduğunuzu söyleyebilir misiniz?

C. KESİKBAŞ: Eşitiz tabii ki. Herkes bu odaya gelebilir. Bugüne kadar randevu vermediğimiz hiçbir siyasi parti olmadı. Ve fikirlerimizi anlatıyoruz. Eskişehir sanayisinin tanıtımından başlayarak sorun alanları, çözüm alanları, taleplerimiz, hayallerimiz… bunların hepsini anlatıyoruz.

A. ANBAR: İktidar partisi ile muhalefete anlattıklarınız aynı şeyler mi?

“İKTİDARA TEPKİMİZİ DAHA GÜÇLÜ GÖSTERİYORUZ”

C. KESİKBAŞ: Hepsi aynı. Hatta iktidar partisine daha fazla talepte bulunuyoruz. Çünkü şu anda onlar yönetiyorlar, güç onlarda. Doğal olarak Eskişehir’in çevre yollarıyla ilgili sorunları var. Bizim organize sanayi bölgesinin yol problemi var. Bunların hepsini iktidar partisine tek tek anlatıyoruz. Bütün sorun alanlarını tabii ki muhalefete de söylüyoruz ama iktidara daha güçlü söylüyoruz, tepkimizi daha güçlü gösteriyoruz. Çünkü neticede muhalefetteki adam bunu anlatacak pozisyonda ama öbürü bu işi yapacak olan taraf.

A. ANBAR: Gönlünüzde yatan bir siyasi parti var mı?

C. KESİKBAŞ: Yok.

A. ANBAR: Siyasi olarak ya da ideolojik anlamda kendinizi nereye yakın hissediyorsunuz? Nasıl tanımlarsınız kendinizi? Siyasi bakışı nedir Kesikbaş’ın?

C. KESİKBAŞ: Ben mesela Kuzey ülkelerindeki sosyal demokrasiyi seven bir insanım. Almanya, Danimarka, Belçika, Hollanda falan değil belki ama daha yukarıya doğru İsveç, Norveç, Finlandiya… Oradaki hayatı Türkiye’de yaşamayı çok isterim.

A. ANBAR: Biraz daha açar mısınız?

“İDEOLOJİM HÜMANİZM”

C. KESİKBAŞ: Hümanizmden bahsediyorum. Orada tamamen bir hümanizm var. Yani ben size şöyle söyleyeyim: Bence geleceğin en büyük siyasi görüşü hümanizmdir ve bütün eksen bunun üzerine kurgulanacaktır. Ama 50 sene sonra ama 20 sene sonra… Hümanizm her yeri kaplayacaktır. İdeolojim hümanizm yani.

A. ANBAR: Sohbetimizin sonuna geldik. Son mesajınızı alayım ve okurlarımızdan müsaade isteyelim.

C. KESİKBAŞ: Bizi rahat bıraksınlar işimizi yapalım. Bir kez daha vurguluyorum: Bizi rahat bıraksınlar işimizi yapalım.

-SON-

saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@