Celalettin Kesikbaş'ın güçlenmesini istemeyenler var!

Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Sağlı Sollu Haber Genel Yayın Yönetmeni Arif Anbar’la görüştü, tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu.

GÜNDEM 03.08.2021, 13:59 05.08.2021, 12:44
Celalettin Kesikbaş'ın güçlenmesini istemeyenler var!

RÖPORTAJ - 1. BÖLÜM

Gazeteci Arif Anbar’ın sorularını yanıtlayan Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş, röportajın ilk bölümünde, pandemi döneminde yaşananlardan kurumlar arası ilişkilere, raylı sistemler kümelenmesinden sıcak siyasete kadar pek çok konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte, o röportaj…

A. ANBAR: ESO Başkanı seçildiğiniz günden bugüne kadar ne yaptınız? Eski Başkan Savaş Özaydemir Oda’yı bir yere kadar taşıdı. Siz o çıtanın üzerine çıktığınıza, özellikle Oda’nın kurumsallaşabildiğine inanıyor musunuz?

ÜYE SAYISINDA HIZLI ARTIŞ

C. KESİKBAŞ: Net bir kelime söyleyeceğim size: Oturmadık. Çünkü burası oturma makamı değil, hizmet makamı. Üyelerimizin kamu ve özeldeki her türlü sorunuyla ilgilendik. Sorun tespiti yaptık, çözüm önerileri de yarattık. Bu noktada komitelerimizin her biri ciddi çalışmalar yaptı. Bu çalışmaları zaman zaman kamuoyuyla da paylaştık. Ve neredeyse konuyla ilgili bütün bakanlıklar da dahil olmak üzere Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB), Cumhurbaşkanlığına, tüm siyasilere, kent dinamiklerine, Eskişehir’in bütününe, hatta Türkiye’deki 365 tane odanın tamamına da gönderdik. Çünkü ortak sorunlar var, neticede ortak çözüm ihtiyaçları da oluşabilir. Burada önemli bir konu daha var. Tüm üyelerimizi neredeyse her ay düzenli olarak arıyoruz. Sadece patronlar nezdinde de yapmadık bunu. ESO’nun portföyü ciddi şekilde büyüdü. Biz beyaz yakaya da eriştik. Personel yöneticiler, fabrika yöneticileri, kalite yöneticileri vesaire… Biz geldikten sonra iletişim en üst seviyede. Sadece patronlarla değil beyaz yakayla da, hatta dönem dönem mavi yakayla da iletişimi en üst seviyede tutuyoruz. Ve bakın şu anda ESO’nun 852 tane üyesi var. Biz geldiğimizde yaklaşık 500 civarında üye vardı. Üye sayımız da bu arada ciddi oranda arttı. Bizim hedefimiz 2022’nin sonuna kadar bin tane üyeye ulaşmak.

A. ANBAR: Ciddi bir üye artışından bahsediyorsunuz. Daha önce niçin üye olmamışlar, şimdi niye üye oldular?

ESKİDEN ‘OY AMACIYLA’ ÜYELER YAPILMIŞ!

C. KESİKBAŞ: İnsan sevildiği yere gidermiş, o nedenle desem doğru bir şey söylemiş olurum… Şöyle anlatayım… ESO bu anlamda gerçekten faaliyetlerini ne kadar ciddi şekilde arttırırsa, marka değerini ne kadar yüceltir ve büyütürse, sanayicilerin de teveccühü o kadar fazla olur. O anlamda üyelerimizin önemli bir kısmı organik. Eskiden üyeler genelde seçimlerde ‘bana oy versin’ diye yapılırken şu anda ESO’da bana oy versin diye üye yaptığımız tek adam yok. Tamamı organik olarak geliyor ve ‘ben ESO’ya üye olmak istiyorum’ diyerek dilekçe veriyor. Bu anlamda Oda’nın marka değerini arttırdığımızı düşünüyorum, işlerlik kazandı. Özellikle ihracat, mesleki eğitim konularında… Ve bakın, devletin tüm kurumlarıyla şu anda sanayicimiz için uyum içinde çalışıyoruz. Sanayicinin tek başına söyleyemeyeceği ya da yapamayacağı şeylere biz araç oluyoruz. Aslında bu tip kuruluşların amacı, burayı kulüp havasından çıkarmak. Yani burada ‘lay lay yapalım’ filan değil konu. Gerçekten sorunları tek başına çözemedikleri zamanda aslında ESO gibi kurumlar devreye girerek çözebilir. 

A. ANBAR: Önemli bir vurgu yaptınız satır arasında. Devletin tüm kurumlarıyla uyum içinde çalıştığınızı ifade ettiniz. Bu konuyu özelleştirmek isterim. Peki, belediyeler ile ilişkileriniz nasıl?

“KİŞİSEL TARTIŞMA İÇİNDE OLABİLİRİZ AMA…”

C. KESİKBAŞ: Hangi parti olursa olsun bütün belediyelerle kurumsal ilişkilerimizin hiçbirinde sıkıntı yok. Bireysel olarak hepimiz kişisel birtakım tartışmaların içinde olabiliriz; kırgınlıklar veya sevinçler veya talepler… Ama ben ilke olarak da şunu edindim: Bireysel olarak sosyal ilişkimin iyi olduğu insanlarla benim işimin yapılıyor olması benim hiç sevmediğim bir şey. Eğer bunu kurumsal olarak yürütebiliyorsam ve Sanayi Odası kimliğiyle Sanayi Odası’nın işi olarak yapıldığını biliyorsam mutlu oluyoruz. Yoksa ‘şu belediyeyi arayayım, şu insanı arayayım, bu milletvekilini arayayım, dur buradan bir torpil yaptıralım da böyle işimiz olsun’ dendiğinde bu benim çok hoşlandığım bir konu değil. Benden sebep olmaması gerekir yapılanların. Sanayi Odası’na duyulan saygıdan sebep bu işlerin takip ediliyor olması veya yapılıyor olması veya ESO’nun tespit ettiği ihtiyaçların onlar tarafından gideriliyor olması çok önemli. Olaya kurumsal bakmak gerekiyor. Ben ve diğer arkadaşlarımız bugün var yarın yok, ama kurumsal olarak bu işler yapılıyorsa çok kıymetli.

A. ANBAR: Kişisel değil, kurumsal… Bu ifadeler çok önemli. Aslında kurumları görmezden gelip kişiler üzerinden birtakım faaliyetleri yürütmek sadece Eskişehir’in değil, Türkiye’nin sorunu. Neredeyse her şey siyasallaştırılıp kişiselleştiriliyor sanki. Dahası, kişiler üzerinden bir organizasyon içine giriliyor gibi. Katılır mısınız?

“ESO’YU HERKES SEVMEK ZORUNDA”

C. KESİKBAŞ: Ben aynı hayat görüşüne sahip olmayabilirim, aynı siyasi görüşe sahip olmayabilirim, ama ne olursa olsun ben bir sanayiciyim ve burası bir Sanayi Odası ve buranın talepleri ve ihtiyaçlarının gerçekten kurumsal yapılması ve değerlendirilmesi gerekiyor. Bunun başındaki adam sebebiyle buradaki üyelere torpil geçilmesi ya da işinin yapılmaması doğru değil, etik de değil. Böyle bir davranışın içine girilmemesi gerekir. Biz kurumsal bakıyoruz. Herkes beni sevmek zorunda değil, ben de herkesi sevmek zorunda değilim. Ama ESO’yu herkes sevmek zorunda ve bu kurum saygın olmak zorunda. Bakın biz bu saygınlığı sağlıyoruz. Bugün en iyi yaptığınız şey ne diye sorarsanız, biz, bu kurumun saygınlığını en üst seviyeye taşıdığımızı düşünüyoruz. Marka değerini arttırdığımızı düşünüyoruz. Bir şey söylediğimiz zaman da artık sözü sazı dinlenir bir Sanayi Odası olduğumuzu düşünüyoruz. Biz bunu hissediyoruz. TOBB’da da hissediyoruz, çevre illerde de hissediyoruz, insanlarla olan diyaloglarımızdan da hissediyoruz. Bakın yakın zamanda Bilecik Sanayi ve Ticaret Odası’yla partner olduk. Bursa Sanayi ve Ticaret Odasıyla partner olduk. Bozüyük Sanayi ve Ticaret Odası’yla partner olduk. Kütahya’yla partner olduk. Kahramanmaraş’la partner olduk. Ve yapmış olduğumuz bu bağlantılar Eskişehir’deki sanayicinin işine yarıyor.

“ESO’NUN ÇİZGİSİ HİÇ DEĞİŞMİYOR”

Bakın size başka bir şey daha söyleyeyim. TOBB’un da ortak olduğu ‘uluslararası iş ağları’ denen bir ağ var. Biz bunun altyapısıyla ESO olarak yeni bir iş ağları modeli oturttuk ve liderliğini de ESO yapıyor. Bugün İzmir’i, İstanbul’u, Bilecik’i, Bursa’sı, Adana’sı, Antep’i, Ankara’sı… Biz buralarda ulusal iş ağları kurguluyoruz. Buradaki şirketlerle oradaki şirketleri tanıştırıyoruz. Birbirleriyle iş yapmalarını sağlıyoruz. Bunların tamamı, sizin Oda olarak bu durumlara kurumsal olarak nasıl baktığınızla alakalı. Yani sizin, ‘Celalettin Başkan dur, onun bir hatırını kırmayayım’ diyerek ya da demeyerek böyle bir iş birliğini kabul ediyor ya da etmiyor değil olay. ESO’nun varlığını kabul ediyorlar, bu çok önemli. O nedenle belediyelerle de olsun, kamuyla da olsun, Ankara’yla da olsun, hangi siyasi görüşten kim olursa olsun ESO’nun çizgisi hiç değişmiyor. O kurumsal yapıyı mutlaka koruyor.

A. ANBAR: O halde belediyeler kısmıyla ilgili sorunun çemberini daha da daraltmak istiyorum. Hangisiyle daha iyi geçiniyorsunuz: Büyükşehir Belediyesi’yle mi, Odunpazarı Belediyesi’yle mi, yoksa Tepebaşı Belediyesi’yle mi?

C. KESİKBAŞ: Hepsiyle iyi geçiniyoruz, bir problem yok. Hepsiyle resmi olarak sorunları çözüyoruz. Yani tekrar söylüyorum. Bireysel olarak birçok şey olabilir ama kurumsal olarak olamaz. Burası neticede 852 sanayicinin üyesi olduğu bir kurum.

A. ANBAR: Belediye başkanlarından herhangi birisi ESO’ya karşı tavır alsa da siz ortaklık anlamında belediyelerle yakınlaşmak istediğinizi söyleyebilir misiniz?

C. KESİKBAŞ: Bakın bizim kurumsal olarak ilişkilerimiz her zaman düzeyli. Öyle vıcık vıcık ilişkilere girmiyoruz yani. Düzeyli ilişkilerimiz var. Bir de bakın şunu da ekmek isterim: Sanayi Odasının çıtası yükseldi.

A. ANBAR: Anladım… Yeni bir konu… Geçtiğimiz haftalarda Raylı Sistemler Kümelenmesi genel kurulu gerçekleştirildi. İki aday söz konusuydu. Birisi Ramazan Yanar, bir diğeri ise Gürhan Albayrak’tı. Ramazan Yanar ipi göğüsleyen isim oldu. Bu noktada Gürhan Albayrak’ın sizin desteklediğiniz aday olduğu, Ramazan Yanar’ın ise Nadir Küpeli’nin desteklediği aday olduğu öne sürüldü. Bununla beraber Kesikbaş ile Küpeli arasındaki rekabetin yükselerek devam ettiği, önümüzdeki seçimlerde daha sert bir sürecin yaşanabileceği yorumları yapıldı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

“İLK SEÇİMDE RAMAZAN YANAR ÜZERİNDE UZLAŞTIK”

C. KESİKBAŞ: Yanlış düşünüyorlar öyle düşünenler. Hayri Avcı’dan sonra bir boşluk doğdu. Hayri Bey şu an emekli değil, ama görevinin başında da değil. Doğal olarak kümede de yok. Hayri Bey’in yerine; o dönem Nadir Bey’le beraber oturduk ve Ramazan Yanar’ı müşterek isim olarak sunduk. Ramazan Yanar benim üyem ve sık sık görüşürüm. Şahsi olarak da ne Nadir Bey’in ne de benim hiçbir özel ilişkimiz yok Yanar’la. Üye ilişkisi sadece. Bundan bir buçuk yıl önce Nadir Başkan’la da oturduk ve dedik ki: Bu kümeye Razaman Yanar’ı önerelim. Çünkü bu demokratik bir şey, oradaki yönetim kurulu seçecek sonuçta. Ve o yönetim kurulunda da biz, her ikimiz de Ramazan Yanar’ı destekledik. Birer tane oyumuz vardı Nadir Bey’le, Ramazan Yanar’a oyumuzu verdik ve Ramazan Bey de bir buçuk yıldır başkan.

Nadir Küpeli, Ramazan Yanar ve Celalettin Kesikbaş...

“YENİ SEÇİMDE HİÇBİR MÜDAHALEMİZ OLMADI”

Şimdi o dönemin sonuna gelindi ve yeni seçim oldu. Bizim yönetim kurulumuzda da Gürhan Albayrak var. O da raylı sistemlere gerçekten çok emek veriyor. Bizim ESO’da raylı sistemlerle ilgili iş takiplerini, ESO’nun bu konuyla ilgili herhangi bir faaliyeti olduğunda genel olarak bu arkadaşımız liderlik yapıyor. Biz bu görevi Gürhan arkadaşımıza devrettik, çünkü kendi sektörü olduğu için çok daha iyi bildiği bir sektör. Hatta Gürhan Bey, birkaç gün önce Ankara’daki raylı sistemler kümesinde de yönetim kuruluna seçildi. Şimdi yeni seçimde Ramazan Yanar ile Gürhan Albayrak uzlaşamadılar. Aday olmak istediler. Bu çok normal bir şey. Çünkü herkes demokratik hakkını kullanmak isteyecektir. Sonuçta seçim oldu. Kurumsal olarak baktığımız da her iki isim de bizim üyemiz. Biz Nadir Başkan’la seçime hiçbir biçimde müdahale etmedik. Ben kimseyi telefonla aramadım yani, onu söyleyeyim. Ben Nadir başkanın da kimseyi telefonla aramadığına eminim. Yani ilk seçimde Ramazan Yanar üzerinde uzlaştık. Bu seçimde ise hiçbir müdahalemiz olmadı. Demokratik olarak bir tane oy verme hakkım vardı ve ben oyumu verdim. Çok da demokratik bir seçim oldu.

A. ANBAR: Vaziyet buysa neden böyle bir seçim üzerinden Kesikbaş ile Küpeli arasında bir rekabet havası oluşturulmak isteniyor?

C. KESİKBAŞ: Valla şimdi insanları birbirine düşürmek milletin hoşuna gidiyor olabilir.

A. ANBAR: Buradan nasıl bir fayda kazanılabilir ki? Birleştirmek yerine ayrıştırıcı bir damar yakalayıp bunun üzerine gitmek kime fayda sağlar?

“CELALETTİN KESİKBAŞ’IN GÜÇLENMESİNİ İSTEMİYORLAR”

C. KESİKBAŞ: Ben size bu kentle ilgili sosyolojik bir konu söyleyeyim. Bu kentte herkes birbirini ayrıştırmaya çalışıyor. Hatta insanlar bazen işin dozunu kaçırıp kendi kendini bile ayrıştırıyor. Yani bir tarafı kıymetlimiz derken öbür tarafı Allah belasını versin der gibi oluyor. Öyle de bir durum var. Kentin temel probleminde ayrıştırma var. Kimse Celalettin Kesikbaş’ın güçlenmesini istemiyor. Kimse Nadir Küpeli’nin güçlenmesini istemiyor. Bunlar sürekli birbirleriyle kavga etsinler, kendi çöplüklerinde diplerine kadar bataklığa saplansınlar diye uğraşan birçok insan var. Ama bu burası için mi sadece? Bu nereye gidersen git kentin dinamikleri içerisinde bu böyle. Yani o nedenle de Eskişehir’de en önemli sıkıntı ortak iş yapamama; buna hastalık denebilir, kasaba kültürü denebilir. İnsanlar yeni insanların ortaya çıkıp daha üst seviyelere gelmesini istemiyor olabilir. Kurulu bir düzen var bu kentte. O kurulu düzenin içerisinde yeni insanlara şans tanımamak, sürekli bacağından aşağı çekmek, sindirmek, yıldırmak için uğraşıyorlar. Bunun da en kolay yöntemi nedir? İnsanları birbirine düşürmek ya da birbirine düşmüş gibi göstermek. Buradan bir algı yapmak: ‘Yahu bunlar kendi aralarında bile anlaşamıyorlar’ algısı gibi.

“ORTAK BULDUĞUMUZ KONULARA YOĞUNLAŞMALIYIZ”

Her konuda da anlaşmak zorunda da değiliz bu arada. Yani benim ilkesel olarak doğru bulmadığım bir şeyi sen eğer ilkesel olarak doğru buluyorsan, bu farklı olabilir. Benim ilkelerim ya da başka birinin ilkeleri sübjektiftir en nihayetinde. Ama bakın uzlaşılabilir. Bir de benim hayat görüşüme ilkesel olarak ters olan bir şey, başkasına göre doğru da olabilir. Yani her şeyde de uzlaşmak zorunda da değiliz. Burada temel ilke şu: Bu Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi (EOSB) olsun Eskişehir Ticaret Odası (ETO) olsun Eskişehir Ticaret Borsası (ETB) olsun; EMKO var, TEKSAN var, birçok yerin başkanı var... Minibüsçüler Odası var, Esnaf Odaları var… Oda dolu yani. Burada önemli olan konu şu; Eskişehir bunu kaçırıyor asıl: Her konuda uzlaşamaz, her konuda ortak nokta bulamazsın. Biz ortak bulduğumuz konuların üzerinden nasıl yürürüz, buna bakmak lazım. Diyelim ki 50 tane konu var. Anlaşamadığımız konuları bir kenara bırakıp anlaştıklarımızı nasıl yapabiliriz, bunun üzerinde yoğunlaşmamız lazım. Aslında bu çerçevede yürümemiz lazım. Bu belediyeyle olan ilişkilerde de böyle olabilir, devlet ilişkilerinde de böyledir. Yani herkes devletle uzlaşabiliyor mu? Hayır. Ancak herkesin devletle uzlaştığı konular var mı? Elbette var. Ama uzlaştığın konular nedeniyle de bütünü yok sayamazsın.

“YENİ AKTÖRLERİN VİTRİNE ÇIKMASINI İSTEMEYEN BİR KESİM VAR”

Tekrar söylüyorum: Eskişehir’de bir kesim var ve bu kesim kesinlikle yeni aktörlerin Eskişehir’in vitrinine çıkmasını istemiyor. Ben bu konuda kendi açımdan gocunmuyorum. Ama bu anlayış gençlerin önünü kapatıyor. 30-40 yaş arası gerçekten dinamik, aktif, zeki, bu işlere meyilli insanlarla görüşüyorum ben. Ama gençler vazgeçmeyi tercih ediyorlar. ‘Yahu ne uğraşacağım ben’ diyorlar. Yani bunları teşvik etmemiz, cesaretlendirmemiz gerekiyor. İşte bazı yazılar ve dedikodular çıkınca da bu arkadaşların önemli bir kısmı bu işlere girmek istemiyor.

A. ANBAR: Birde şuna zorlanıyorlar galiba, bilmem katılır mısınız: Ya ondan olacaksınız ya bundan. Olmazsan kaybedersin ya da silinirsin. Katılır mısınız?

“ESKİŞEHİR’DE KOLTUĞA GELENLER KALKMAK BİLMİYOR”

C. KESİKBAŞ: Evet buna gerçekten zorluyorlar Eskişehir’de. Eskişehir’in siyaseten de Sivil Toplum Kurumları (STK) açısından da temel problemi bu. O yüzden bakıyorsun, aynı konuyla ilgili normalde bir STK ya da iki STK olması gerekirken Eskişehir’de 40 tane aynı konuyla ilgili STK var. Ahmet’in STK’sı, Mehmet’in STK’sına dönüyor iş. Onun yandaşlarının STK’sı, bunun yandaşlarının STK’sı… Halbuki neticede tüzüğünü müzüğünü okuduğun zaman aslında aynı amaca hizmet ediyor ama bu bence Eskişehir’e özel bir durum. Bunun sosyolojik olarak incelenmesi gerekiyor gerçekten de. Ama temel problem şu: Eskişehir’de bu koltuğa gelenler, iktidara gelenler, neyse işte bir kurumun başına gelenler buradan kalkmak bilmiyorlar. Kalkmak bilmedikleri için de bir jenerasyon iki jenerasyon yok olup gidiyor. Bakın Eskişehir’de bu makamları hak eden 3-5 bin Celalettin Kesikbaş var, ciddi söylüyorum. Ve hepsi ya sindirilmiş ya korkutulmuş ya kızdırılmış ya da küstürülmüş. Bunları kazanmak gerekiyor. Diyelim ki ben burada 30 yıl kaldım, düşünsenize benimle birlikte bu işe 30 yaşında başlayan ve 30 yıl bu koltukta kalan 2 jenerasyon bu koltuğu göremeyecek. Ya da burası için mücadele etmeyecek. Ya da mücadele ederken bu çabayı göstermeyecek. Çünkü nasıl olsa düzen kurulmuş, sistem kurulmuş. Tabii bu durum sadece burası için geçerli değil, kentin geneli böyle. O nedenle bu konuyla ilgili insanları biraz daha cesaretlendirmek gerekiyor. Onların özvarlıklarının çok kıymetli olduğunu sürekli anlatmak gerekiyor. Ben bunu fırsat bulduğum her ortamda üstüne basa basa anlatıyorum, tıpkı sizinle şu anda yaptığımız görüşmede olduğu gibi. Bu makamların onlar tarafından da yönetilebileceğini bu adamlara anlatmamız gerekiyor. Eskişehir’in entelektüel olarak altyapısı çok sağlam ama maalesef böyle bir sorunu var.

A. ANBAR: Anladığım kadarıyla biraz dolmuşsunuz… Peki, son zamanlarda gerçekleştirdiğiniz ilçe ziyaretleri üzerinden de politik çıkış yapanlar oluyor. Daha açık ifade etmem gerekirse, Celalettin Kesikbaş’ın bu hamlesinin siyasete soyunma sinyallerinden biri olduğunu düşünenler var. Doğru mu bu?

Erdal Şanlı ile Celalettin Kesikbaş Eskişehir'in Han ilçesinde...

C. KESİKBAŞ: Benim ilçe gezilerim o ilçenin tarihi ve kültürel özelliklerini öne çıkarmak amacıyla oluyor. Mesela Han’da Erdal Başkan’la görüştük, 10 numara muhabbet ettik. Ondan sonra oraya 100’e yakın sanayici kadın gönderdik. Kadınlar oradan Han halkının ürettiği sabunlardan aldılar, onlara destek verdiler, kahvaltılar yaptılar. Mesela Sivrihisar’a da gittik, Sivrihisar’ın tarihi ve kültürel dokusunu paylaştık. Bizim bu ziyaretlerimizden sonra insanlar da oraları fark ediyorlar ve tanıtımına katkıda bulunuyorlar. İnanın, bu iş zincirleme büyüyor, herkesin ilçelerimizin, Eskişehir’imizin tanıtımına katkı sunması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için bir beklenti içine de girilmemeli.

A. ANBAR: Asıl soruma cevap vermediniz…

“ALIRIM KÜRSÜMÜ GİDERİM”

C. KESİKBAŞ: O aklımda, elbette cevabım olacak. Benim bu gezilerimden sonra konuyu hep şuraya getiriyorlar: Siyasete girecek misin? Yahu ben ilçelere giderken siyaset yapmaya gitmiyorum ki. Siyaset yapmaya gitsem Hükümet Kadın filmindeki gibi alırım kürsümü giderim.

A. ANBAR: Şimdi, eleştirildiğiniz bir konuyu masaya yatırmak istiyorum. İş Konseyi’nden bahsediyorum. Ben de dahil olmak üzere pek çok isim bu atılıma 'Eskişehir lobisi kurulabilir' umuduyla bakıyor. Ancak şu ana kadar randıman alınmadığı su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Ne aşamada olduğunu öğrenmek istiyorum…

C. KESİKBAŞ: İş Konseyi konusunda inat ediyoruz, sürdüreceğiz, o noktada bir sıkıntı yok. Ama o iş maalesef pandemiye takıldı. O dönem içerisinde maalesef aklımızdaki toplantıları yapamadık. Dijital olarak da toplanamadık. Çünkü olağanüstü bir durum vardı ve her kurum kendi öz iştigal konusuna hızla geri döndü. Biz de ESO olarak kendi konularımıza geri döndük. İş Konseyi konusunda ısrarcıyız. Bunun devam edeceğiyle ilgili hiç şüphem yok. Çünkü biz bütün SİAD’larla, aynı İş Konseyi’ndeki gibi ilişkilerimizi sürdürüyoruz.

A. ANBAR: Peki, İş Konseyi’nin paydaşları arasında bir ayrışma oldu mu?

“ESO SAYESİNDE MASKE KONUSUNDA ESKİŞEHİR’DE KARABORSA OLMADI”

C. KESİKBAŞ: Olmadı, hayır. Sadece pandemiden dolayı önceliklerimiz değişti. Neden önceliklerimiz değişti, size biraz onu anlatmak isterim. Hafta sonları çalışabilmek için haziran ayının başına kadar burada yüzlerce insanın izin prosedürleriyle uğraştık. Valilik dedi ki: Sanayi Odası olarak bütün izinler sizin üzerinizden geçecek. Bize haftada bir kere rapor halinde getirin, toplu izin vereceğiz. Burada emin olun gece gündüz çok ciddi mesailer harcandı. Çünkü arabaların plaka numaralarına kadar istiyorlardı. Çalışanlar, TC. kimlik numaraları, onların kağıtları vesaire… Pandemi başladı, maske zorunluluğu geldi biliyorsunuz, ancak ortada maske yoktu. Gittik maske tesisi kurduk ve hala işliyor. Şu ana kadar aşağı yukarı 8 milyon maske ürettik o tesiste. O dönem çok kıymetliydi. Ben o dönemi hatırlıyorum, bizim şirkete tanesi 5-6 TL’ye maske almıştık biz. Biz o tesiste ürettiğimiz maskelere 1 TL dedik ve o dakikadan itibaren Eskişehir’de maske sorunu kalmadı. Ve bakın bu işi kim yaparsa yapsın hiçbir spotçuluk olmadı, karaborsa olmadı ve herkes 1 TL’den maske satmak zorunda kaldı çünkü 1 TL’ye üreten bir Sanayi Odası vardı. Ki o dönem maske yapımı için gereken malzemeler pahalıydı, her şey karaborsaydı. Ama ona rağmen büyük efor harcandı, Milli Eğitim Müdürlüğünden bir yer alındı, Eskişehir Valiliği de destek verdi ve ciddi bir problem çözüldü. Eskişehir Sanayisi maskesiz kalmadı o dönemde. Burada her gün maske kuyruğu oluyordu, gelip maske alıp gidiyorlardı.

Eskişehir eski Valisi Özdemir Çakacak ile Celalettin Kesikbaş maske üretim tesisinde...

“KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ KONUSUNDA KATKI SUNDUK”

Yine aynı dönemde Sağlık Bakanlığı ile bir anlaşma yaptık, antikor testi yapmaya başladık Sanayi Odası’nda. O dönem yaklaşık 70 bin antikor testi yapıldı. Hemen sonrasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde laboratuvar kurdurttuk ve PCR testlerine başladık. Üniversitenin de çok büyük desteği oldu ve 100 bine yakın da PCR testi yapıldı. Bunlar büyük rakamlar. Bakın o dönemi iyi hatırlamak lazım. O dönemde kısa çalışma ödeneği yoktu. Şirketlerin önemli bir kısmı sipariş iptallerine başladı. Nisan-Mayıs ciroları yarı yarıya düştü. İhracat düştü. Eskişehir’in ihracatı pandeminin başında yüzde 70 kaybetti. Bu noktada kısa çalışma ödeneği ve başka destekler noktasında birçok önerimiz oldu ve çok katkı sunduk Sanayi Odası olarak. O dönemde dijital yollarla çok toplantı yaptık. Yine o dönemde ESO TV’den 50’ye yakın sanayiciyi problem alanlarının oluşturulmasıyla ilgili yayına çıkardık. O yayınları rapor haline getirdik ve gerekli yerlere ilettik. O dönem bankalar kredi vermiyordu; bu noktada Eskişehir’de bankalarla hiç yapmadıysak 10 tane toplantı yaptık. O dönemde Sanayi Odası’nın kaynaklarıyla yaklaşık 22 milyon TL’lik nefes kredisi oluşturduk. Şirket başına 150 bin liralık krediler oluşturduk; çok olmasa da adı üstünde nefes kredisi. Yine SGK’lar ertelendi vesaire… Emin olun bu konularla ilgili ciddi çalışmalar yapıldı.

A. ANBAR: İş Konseyi meselesine devam etmek isterim…

“ETO’NUN İŞLERİNE KARIŞMAYI SEVMİYORUM”

C. KESİKBAŞ: Zaten bunları İş Konseyi’nin son durumunu belirtmek için anlattım. Yani özetle pandemi döneminde herkes kendi öz konusuna döndü, bizde aynı şekilde. O dönemde biz esnafın problemleriyle uğraşamazdık. Yani etik olarak da şuna çok önem veriyoruz: Ben mesela ETO’nun işlerine karışmayı sevmiyorum. Veya ETO üyelerine bir mesaj vermeyi sevmiyorum. Ya da Esnaf Odaları hakkında konuşan bir Celalettin Kesikbaş yakışık almaz. Yani o dönemde esnafla ilgili esnaf odalarının konuşması gerekiyordu. Ben İş Konseyi olarak onlar hakkında da konuşmazdım. Ticaret Borsası hakkında da konuşamazdım. Yoksa çocuk ölü doğardı emin olun buna. Çünkü rol çalmamak gerekiyor. İnşallah sonbahar itibariyle bu konsey yine toplanacak.

Devamı yarın...

Peki, yarın hangi konular olacak?

Kimler fitne fesat çıkarıyor?

Yılmaz Büyükerşen’e ilişkin ne dedi?

- Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olacak mı?

- Nadir Küpeli, Metin Güler ve Ömer Zeydan’ı nasıl yorumladı?

- Nereyi işaret ederek 'patronlar kulübü çıkışı' yaptı?

- ‘Eskişehir'de 4-5 tane OSB olmalı’

Eskişehir niçin hak ettiği yerde değil?

‘Küçük olsun, benim olsun, yönetilebilir olsun zihniyeti’

- ‘Hasanbey’de fabrikalara karşıyım, çünkü…’

URAYSİM ve Raylı Sistemler İhtisas OSB çıkışı

Şafak Ertan Çomaklı’yla ilgili ne dedi?

- ‘Alpu’da termik santral tehlikesi görmüyorum’

‘İktidara tepkimizi daha güçlü gösteriyoruz’

- Gönlünde yatan siyasi parti hangisi?

VE DAHA FAZLASI...

saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@