Büyükerşen’e Osmanlı eleştirisi!
Gazeteci Ali Baş ile bu hafta gerçekleştirdiğimiz söyleşide, Baş, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Osmanlı Devleti aleyhinde kullandığı ifadelere ayrı bir başlık açtı. Baş, “Yılmaz Hocanın bu şekilde konuşması şık ve doğru olmadı. Osmanlı büyük bir imparatorluk, 700 yıl hüküm sürmüş. Ortaçağ’da, Yakınçağ’da ve Yeniçağ’da 3 kıtada hüküm sürmüş bir imparatorluk” dedi.
Büyükerşen’e Osmanlı eleştirisi!
Gazeteci Ali Baş ile bu hafta gerçekleştirdiğimiz söyleşide, Baş, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Osmanlı Devleti aleyhinde kullandığı ifadelere ayrı bir başlık açtı. Baş, “Yılmaz Hocanın bu şekilde konuşması şık ve doğru olmadı. Osmanlı büyük bir imparatorluk, 700 yıl hüküm sürmüş. Ortaçağ’da, Yakınçağ’da ve Yeniçağ’da 3 kıtada hüküm sürmüş bir imparatorluk” dedi.
Siyasette hareketli bir haftayı geride bıraktık yine…. Polemikler var, canlı yayın davetleri var… Bu konuda neler söylemek istersiniz?
AYŞE ÜNLÜCE VAZ MI GEÇTİ?
ALİ BAŞ: Önce canlı yayın davetlerine bakalım. Nebi Hatipoğlu bir aydan fazla zaman önce TV 100 programında, CHP Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adayını canlı yayına davet etti. O sırada CHP’nin adayı henüz kesinleşmemişti. Ayşe Ünlüce de aynı kanala bağlanınca kendisine bu soru hatırlatıldı ve Ünlüce “katılırım” demek zorunda kaldı. Yayın önce ertelendi. Sanırım son gelişmelerin ardından da Ayşe Ünlüce, ‘canlı yayından’ vazgeçti. Şunu söylemek istiyorum. Aslında karşılıklı yayına çıkmak AK Parti’nin pek tercih ettiği bir yöntem değil! Dahası pek rastlamadığımız bir durum. Ama benim anladığım kadarıyla Nebi Hatipoğlu, tam yetki almış ve seçimi kazanmak için ne gerekiyorsa yapmaya kararlı. Yani AK Parti’nin belirli kurallarının dışına da çıkabiliyor.
Peki, diğer canlı yayın davetleri de var. Katılanlar olur mu?
ALİ BAŞ: Olursa iyi olur. Ama olacağını sanmıyorum. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Eskişehir İlk Haber’in Genel Yayın Yönetmeni Arif Anbar, gazeteciler Hakkı Sağlam ve Tarkan Demir’in ES TV’de katıldığı programda Özkan Alp’e canlı yayın çağrısında bulundu. Kabul edeceğini sanmıyorum. Çünkü AK Parti’nin böyle bir uygulaması yok. Daha önce bazı adaylara da izin çıkmadığını biliyorum. Bir de CHP Milletvekili İbrahim Arslan’ın, anı zamanda AK Parti milletvekili olan Nebi Hatipoğlu’na daveti var. Sanırım bu da geçerli olmayacak. Yani sevgili dostum Arif Anbar’ın dediği ya da istediği gibi bir demokrasi şöleni yaşanmayacak.
Bir de Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Emek Mahallesi’nde CHP’nin seçim bürosu açılışında Osmanlı Devleti ile ilgili söylediği sözler var. Neler diyeceksiniz?
ALİ BAŞ: Bizim bu konuda pek diyecek sözümüz bulunmuyor. Söylenen sözler orada duruyor. Gösterilen tepkiler de var. Siyasetçiler, Osmanoğlu ailesi, dernekler hepsi açıklamalarını yaptı. Yılmaz Hocanın bu şekilde konuşması şık ve doğru olmadı. Osmanlı büyük bir imparatorluk, 700 yıl hüküm sürmüş. Ortaçağ’da, Yakınçağ’da ve Yeniçağ’da 3 kıtada hüküm sürmüş bir imparatorluk. Çok büyük devlet adamları yetiştirdiği gibi çok zayıf, akli dengesi yerinde olmayan hükümdarlar da vardır. Toplum olarak ne yazık ki Osmanlı’yı bir bütün olarak kabul edemiyoruz. Sevenler iyi yönlerini sevmeyenler kötü yönlerini hatırlatıyor. Oysa iyi ve kötü yönleriyle bu tarih, bu devlet bizim. Köklerimizin Osmanlı’dan Selçuklu’ya, Selçuklu’dan Oğuzlar’a uzandığını bilmeliyiz.
Yılmaz Büyükerşen’in Osmanlı Devleti’ne ilişkin konuşmasında gündeme getirdiği ‘beyaz kadın meselesine’ pek girmediniz…
ALİ BAŞ: Tabii siz cümleyi yumuşatarak söylüyorsunuz. Yılmaz hoca ‘karı’ tabirini kullanmıştı. O dönemde de zaten ‘karı’ ‘cariye’ olarak kullanılırdı. Artık günümüzde ‘bayan’ ‘karı’ hatta ‘kız’ kelimelerinin kullanılmasına kadınlar kızıyor. O yüzden kadın kullanıyoruz. Ama seferlerin “beyaz kadın” için yapıldığını söylemek pek doğru değil. Mesela meşhur Murat Reis vardır. Onun için şiirler yazılmıştır:
On bir ay oturdum bir han içinde
Yedi derya geçtim bir gün içinde
Rabbim kısmet eyle bize karayı
Evvel karayı da sonra sılayı.
Murat Reis, 16. yüzyıl son çeyreği ile 17. yüzyıl başlarında İzlanda, İrlanda, İskoçya, Portekiz, İspanya ve Kanarya adalarına akınlar yaptı. Şiir bu nedenledir. Aylarca evlerine dönemeyen kara görmeyen Türk denizcilerinin şiiridir. Hatta ABD’nin batı kıyılarında olan Virginia Eyaleti’ne de baskın yaptığı söylenir. İşte bu baskınlardan beyaz tenli kadınların esir olarak İstanbul’a getirildiği, en azından tarihçilerimiz tarafından kabul görür. Bu esirler seferlerin bu amaçla yapıldığı anlamına gelmiyor elbette.
Yavaş yavaş sohbetimizin sonuna geliyoruz… Son olarak Erzincan’da yaşanan bir facia var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
ALİ BAŞ: Öncelikle yaşamını yitiren işçilerimizin mekanları cennet olsun. Yattığı yerde dinlensinler. Ailelerine de sabırlar diliyorum. Ne yazık ki ders almıyoruz. Doğayı hafife alıyoruz. Toprağın nasıl kaydığını dağların nasıl aşağıya indiğini gördük. Vahşi şekilde maden arıyoruz, siyanürle doğayı canlıları zehirliyoruz. Maden konusu çok ciddi bir konu. İşte ölümlerle sonuçlanıyor. Türkiye’nin öncelikle ‘ÇED gerekli değildir’ olayından kendisini kurtarması gerekiyor. Düşünün hiçbir bilimsel yeterliliği olmayan bir yetkili çıkıp bu kararı verebiliyor. Ders çıkarmalıyız, diyeceğim ama pek çıkaracak gibi durmuyoruz.
saglisolluhaber.com