09.04.2022, 23:01

Çağdaş Hekimler Grubu niye var?

1970’li yıllarda ortaya çıkan ve klasik kapitalizmin makyajlanmış hali olan neoliberalizm rüzgârı tüm dünyada etkisini gösterdi; serbest piyasa ekonomisi, özelleşme, küreselleşme argümanları 1980 yılından itibaren ülkemizde de gündeme gelip duyulmaya ve İMF, Dünya Bankası eliyle ilgili politikalar uygulanmaya başlandı. Bu konuda yavaş yavaş yol alınırken 2002 yılında AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle neoliberal politikalar hız kazandı ve bu uygulamaların taşeronluğuna soyunan AKP iktidarı çok değil iktidara geldikten 6 ay sonra “sağlıkta dönüşüm projesi”ni uygulamaya başladı.

Sağlık alanındaki tehlikeyi gören TTB halkın sağlık hakkını savunma konusunda hemen refleks gösterdi ve 2004 yılında beyaz eylemleri örgütleyip farkındalık yaratmaya çalıştı. “Herkese eşit ücretsiz sağlık”, “Sağlığımızı sattırmayacağız”, “Parasız eğitim, parasız sağlık”, “Hastaneler halkındır satılamaz” sloganları ile herkese eşit, ulaşılabilir, tüm toplumu kucaklayan ücretsiz, nitelikli bir sağlık sistemi özlemi dillendirildi. Ancak 2005 yılında Düzce’de, 2006 yılında Eskişehir ‘de Aile Hekimliği pilot uygulamaları başlatıldı ve süreç sürdürüldü. Çağdaş Hekim Grubu olarak bu süreçte 1. basamak hekim arkadaşlarımızın sözleşmeli aile hekimi olmak zorunda bırakılmalarına karşı çıktık; hekimlik onurumuzu, halkın sağlık hakkını savunarak geldiğimiz Eskişehir Bilecik Tabip Odası yönetim kadrolarında o günlerden bugüne mücadelemizi sürdürüyoruz.

ÖZEL SEKTÖRÜ SAĞLIKTA BASKIN HALE GETİRMEK İÇİN HER ŞEYİ YAPTILAR

AKP öncesi SSK, Bağkur ve Emekli Sandığı mensubu hastalara yalnızca açık kalp ameliyatları için o da sevk şartıyla özel hastanelerin kapısı açıkken önce 2003 yılında devlet memurlarına özelin kapıları aralandı. 2005 yılında SSK hastaneleri ve dispanserleri Sağlık Bakanlığına devredildi, 2006 yılında SSK, Bağkur ve ES kurumları tek çatı altında SGK olarak birleştirildi. SGK özel hastanelerle anlaşarak özel hastanelerin kapılarını ardına kadar açtı. Sağlıkta özelleşmenin, özele sermaye aktarımının ve özellikle yandaş aktörlere yeni alanlar açma işinin hız kazandığı bu dönemde “AKP sağlığa zararlıdır” sloganları yükselmeye başladı. Mantar biter gibi özel hastane ve poliklinikler iktidarın destekleriyle açılmaya başlandı. Bu arada 1. basamağı sözleşmeli aile hekimliği ile çözen iktidar gözünü ikinci basamağa ve muayenehanelere dikti. Performansa dayalı döner sermaye uygulaması yerleştirilip, kamu hekimlerine tam gün yasası getirildi, birer işletme modeli olan kamu hastane birlikleri kuruldu. Özel sektörü sağlıkta baskın hale getirmek için taşlar tek tek yerine koyuluyor, özellikle hekimleri ve TTB’ni köşeye sıkıştırma konusunda ne gerekiyorsa yapılıyordu. TTB Sağlık Bakanlığının hemen her alanda getirdiği hukuksuz yönetmelik ve yasayla getirilen yaptırımlara karşı gerek Danıştay nezdinde gerekse de muhalefet partileri aracılığı ile Anayasa Mahkemesi nezdinde davalar açarak hukuken mücadele ediyordu; yalnızca 2010 yılında Danıştay’a açılan davalarda tam 42 kısmi veya tam yürütmeyi durdurma kararı alınıyordu. Hekim emeğini ucuzlatmak, onuruyla oynamak, halkın gözünde saygınlığını düşürmek ve sağlık sistemindeki her olumsuzluğun sebebi olarak hekimleri göstermek için iktidar elinden gelenin fazlasını yapıyordu. Bu arada herkesi kapsamayan genel sağlık sigortası yasalaşıyor, GSS’nin yetmediği yerde özel sağlık ve tamamlayıcı sağlık sigortaları, hekimler için mesleki sorumluluk sigortaları hayatımıza giriyordu.

TTB ve tabip odalarının önemli gelir kaynaklarından olan işyeri hekimliği kursları düzenleme, yetki verme ve işyeri hekimi asgari ücretlerini belirleme yetkileri elinden alınıyor, işyeri hekimlerinin özlük hakları ve ücretleri sermayenin insafına bırakılıyor, bu alanda da emek sömürüsünün önü açılıyordu.

KÖKLÜ DEVLET HASTANELERİ YERİNE RANT İÇİN ŞEHİR HASTANELERİ

6 yıllık bir uygulamadan sonra kamu hastane birliklerinden vaz geçiliyor, 2017 yılından itibaren hayatımıza şehir hastaneleri giriyordu. Kamu özel ortaklığı ile kamu arazilerine özel şirketlere hazine garantili kredilerle yaptırılan ve bunun karşılığında 25 yıl devletin kira ödeyerek kendi sağlık personeliyle hizmet vereceği ve birçok hizmeti şirkete %70 garanti kazanç oranlarıyla bıraktığı; torunlarımızın torunlarına kadar borcunun yansıyacağı ve itilaf halinde İngiliz mahkemelerinin yetkili olduğu şehir hastaneleri adeta şehir efsanesi gibi sunuluyordu. Yılların köklü devlet hastaneleri kapatılıp, rant için binaları yıkılıyor, buralarda çalışanlar topyekûn şehir hastanelerine geçirilip adeta şirketlere peşkeş çekiliyordu.

Bu arada özel hastanelerde sözleşmeli çalışan hekimlere şirket kurma ve sanal muayenehane uygulaması dayatılıyordu. Süreç sermayenin daha fazla kâr etmesine ve sağlığın tamamen özelleşmesine yönelik olarak sürüyordu. Düşük emekli maaşlarına mahkûm edilen emekli hekimlere SGK primi yatırılarak çalıştıklarında emekli maaşlarından hiçbir meslekte olmadığı şekilde kesintiler yapılıyordu.

LİYAKAT ORTADAN KALDIRILDI

Üniversite ve eğitim hastanelerinde kadrolaşma inanılmaz boyutlara ulaşıyor, eğitim standartları düşüyor, asistan eğitimleri aksıyor, eğitimin kalitesi düşüyordu. 20 yıl önce 44 olan tıp fakültesi sayısı yeni kadrolar ve gereğinden fazla mezun verip hekim enflasyonu yaratma aşina 126’ya çıkarılıyordu. Asistanlar 36 saatlik nöbetlere, baskı ve mobinge uğramaya devam ediyordu. Öğretim üyelerinde liyakat değil başka özellikler gözetilerek atama ve meslekte ilerlemeler sağlanıyordu. Aile hekimleri her geçen gün artan sorunları, işyeri kiraları, giderleri, zamanla azalan ücretleri ve giderek ağırlaşan ceza yönetmelikleri arasında bocalıyorlardı.

Kışkırtılmış sağlık talepleri, popülist sağlık politikaları, hekimlerin hedefe konulması sonucunda sağlıkta şiddet her geçen gün artıyor hemen her gün ülkemizin her köşesinden şiddet haberleri geliyordu. Daha çok cerrahi branşlarda hekimler aleyhine açılan ceza ve tazminat davaları ile şiddet yüzünden, genç hekimler uzmanlık alanlarını seçerken kalp ve damar cerrahisi, beyin cerrahisi, ortopedi, kadın doğum, genel cerrahi gibi branşları tercih etmiyor, defansif tıbbı tercih edip daha az acili, daha az riski olan bölümlere yöneliyorlardı.

Devlet hastaneleri ve şehir hastanelerinde siyasi kadrolaşmalar sürüyor, çalışan hekimlere çoğu yerde baskı ve mobbing uygulanıyor, döner sermaye dağıtımında kayırmalar oluyor, performans uygulamasındaki adaletsizlikler yüzünden ekip anlayışı bozuluyor, hekimler birbirine yabancılaşıyor, bireyselleşiyorlar, son düzenlemelerle 5 dakikada bir hasta bakmaya zorlanıyorlardı.

2 yılı aşkın süredir yaşadığımız Covid-19 pandemi sürecinde ilk zamanlar başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanları birer kahraman olarak alkışlanırken geldiğimiz süreçte yeniden hedef olup, şiddete uğramaya devam ediyorlar ve korona virüsün meslek hastalığı sayılması gibi en basit istekleri bile çok görülüyordu.

Görüldüğü üzere meslektaşlarımızın çalıştıkları her alana özgü ayrı ayrı sorunları var. Ortak sorunları ise şiddet, hekimlik onurlarının yönetenlerce zedelenmesi, emeklerinin ucuzlatılması, sermayenin istekleri ve çıkarları doğrultusunda sürekli hak kayıpları yaşanmasıdır.

ÇAĞDAŞ HEKİMLER GRUBU NEDEN VAR?

Buraya kadar tarihsel sürecini özetlediğim “Sağlıkta Dönüşüm” denilen aldatmacaya karşı, sağlık alanında gerçekleştirilen yıkıma karşı; birlikte tavır alıp, ilk günkü heyecan ve kararlılıkla mücadele eden Çağdaş Hekimler Grubu olarak yine ve yeniden Eskişehir Bilecik Tabip Odası yönetimine adayız.

En üst düzeyden Türk Tabipleri Birliğine yapılan sözlü saldırılar ve hedef göstermeler sağlıkta şiddeti körüklemekte, aslında aynı tarafta olduğumuz hastalarımızı, sağlık haklarını savunduğumuz halkımızı bizlerle karşı karşıya getirmektedir. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da sağlıkta şiddete ve buna sebep olanlara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Kamu ve özelde tüm sağlık kurumu ve kuruluşlarında şiddete karşı etkili ve caydırıcı cezaların olduğu yasa maddeleri konusundaki ısrarımızı da sürdüreceğiz.

MÜCADELEMİZDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ

Meslektaşlarımızın ister kamuda, ister özelde, ister iş yeri hekimi, ister aile hekimi, ister emekli, ister çalışan emekli, ister muayenehane hekimi, ister üniversite ve eğitim hastanelerinde öğretim üyesi, uzman, asistan hekim olsun; özlük haklarının iyileştirilmesi, çalışma koşullarının düzeltilmesi için gerekli çabalarımızı yılmadan sürdüreceğiz. Özlük haklarımızı düzenler gibi, mış gibi yapıp türlü oyalama ve alicengiz oyunlarına başvuranları deşifre etmeye, uyarmaya ve uyarı görevlerimize devam edeceğiz. Pandemi sürecinde yitirdiğimiz sağlık çalışanlarını bir kez daha saygı ve sevgiyle anarken bizleri o zaman alkışlayanları samimi olmaya davet ediyor; emeğimiz, geleceğimiz ve toplumun sağlık hakkı için mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi, geliştirdiğimiz bilgi birikimini ve bayrağı daha da ileriye taşıyacağımızı, “Giderlerse gitsinler”, “Gidişleri olsun da dönüşleri olmasın” diyenleri ise asla unutmayacağımızı bildiriyoruz.

saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@