01.05.2022, 21:09

Bugün güya işçi bayramı!

Emeğiyle çalışan, emeğiyle işini yürüten, aşını kaynatan, çoluğunu çocuğunu ailesini geçindirmeye çalışan, yemesinden içmesinden artırdığıyla çocuklarını okutmaya çalışan ama kendine ve sağlığına zaman ve para ayıramayan sevgili emekçi, işçi, memur, esnaf ve emekli kardeşlerim ile büyük umutlarla okuyan öğrenci kardeşlerim herkese merhaba. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günümüzde herkese merhaba.

Bugün güya işçi bayramı, yarın Ramazan bayramı; hangimizin bayram kutlayacak durumu var. Varsa yoksa geçim derdi evet hepimizin ortak derdi geçim derdi; yaşadığımız bu günlerde ancak günümüzü kurtarmaya çalışıyor, yarınımızı geleceğimizi düşünemiyor, emeğimizi sömürenlerin, sırtımızdan geçinenlerin her geçen gün bir önceki günden  daha zengin olmalarını dizi seyreder gibi izliyoruz. Adaletin terazisinin bir türlü doğru tartmadığını, orantısız cezaların kamu vicdanını yaraladığını görüyoruz.

Yeşile saldırı ile başlayan ve toplumsal nitelik kazanan Gezi Olayları konusunda verilen karar siyasaldır. Biliyoruz ki  doğayı, demokrasiyi, adaleti koruyanlar her zaman kazanacak, sağlıklı bir gelecek elimizden alınamayacaktır. 

SAĞLIK HİZMETİ PARALI HASTALARIMIZ MÜŞTERİ OLDU

Bu yaşadıklarımızı neden yaşıyoruz veya yaşamak zorunda kalıyoruz, isterseniz şöyle 40 yıl önceye dönelim. Neoliberalizm rüzgarının başladığı yıllar ve ülkemizi etkisi altına aldığı yılları hatırlayalım ve 20 yıl önce neo-liberalizmin taşeronluğuna soyunan ve bugünleri yaratan AKP iktidarına bakalım. Sağlık, eğitim, bilim, tarım, ulaşım, enerji gibi alanlarda uygulanan neoliberal reformlarla birlikte doğanın talan ve tahribatı sonucunda ortaya çıkan iklim krizi, gıda krizi, barınma krizi, sağlığın ve eğitimin piyasalaşması, özelleşmesi, müşteri, yolcu ve hazine garantili olarak beşli müteahhitlere hastane, köprü, otoyol, tünel, havalimanı yaptırılması, tarımın çökmesi, yaşam ve çalışma koşullarının kötüleşmesi ve yoksulluk ile birlikte toplumsal eşitsizliklerdeki artış ve bunların tümünün eş zamanlı olarak birlikte var olması bizi bu günlere getirmiştir. Kendi alanımızdan bakacak olursam ki AKP en çok oy kazanımını bizlerin sırtından yapmıştır. Biz TTB olarak daha ilk yıllarında “ Sağlık haktır satılamaz”, “Hastaneler halkındır satılamaz”, “AKP sağlığa zararlıdır” sloganları atıyor ve bu günleri görüyorduk. Gelinen noktada sağlık parayla alınır satılır bir mal ve hastalarımız ise müşteri oldu, özel sağlık sektörü çığ gibi büyüdü; yılların kökleşmiş devlet hastaneleri, eğitim hastaneleri rant uğruna kapatılıp, boşaltıldı ve kamu özel işbirliği kılıfı altında ballı yandaş müteahhitlere peşkeş çekilerek müşteri garantili yaptırılan şehir hastaneleri içine katıldı. AKP’nin sağlığımıza verdiği zararı en son yaşadığımız korona sürecinde gördük. İyi yönetilemeyen, önceleri bu süreçten bir başarı hikayesi çıkarımı uğraşları ama gelinen noktada saklanan vaka ve ölüm sayılarına rağmen 15 milyon vaka ve 100 bine yaklaşan vefat sayılarıyla bir başarısızlık öyküsünü izledik. Halbuki zamanında alınabilecek önlem ve kararlı adımlarla milyonlarca insanımıza bulaş olmayabilir, on binlerce insanımız hayatta kalabilirdi. Başlangıçta sağlıkçıları alkışlatanlar, açıklarını ortaya çıkaran hekimlerin tek ve güçlü çatı örgütü TTB nezdinde tüm hekimleri ve sağlık çalışanlarını hedefe oturttular, özlük haklarıyla ilgili taleplerini görmezden gelip oyalamaya hatta dalga geçmeye başladılar. 

SİYASET YERİNE HAMASET ÜRETMİŞLER

Bir çoğu ailesi tarafından binbir güçlükle okutulan, üniversite bitirip kağıt üzerinde meslek sahibi olup işsizler ordusuna katılan gençler gerçeklerle yüz yüze kalınca çareyi yurt dışında aramaya başladılar. Aynı şekilde diğer mesleklere göre iş olanağı olsa da yıpratıcı çalışma koşullarını gören, emeğinin ucuzlatıldığını, şiddetle baş başa bırakıldığını, meslek onurunun yıpratıldığını, değersizleştiğini gören genç hekim kardeşlerimiz de yurt dışına yönelmeye başladılar.  TTB kayıtlarına göre 2021 yılında tam 1405 hekime yurtdışında çalışma için belge verildi. Burada şunu özellikle belirtmek istiyorum, Avrupa ülkeleri ve  ABD bu belgeleri Sağlık Bakanlığından değil TTB den istiyorlar. Bizi yönetenler değerimizi bilmeselerde onlar biliyorlar. Aslında TTB nin değerini bir tek bizi yönetenler o da işlerine gelmediği için bilmiyorlar. 2021 yılı başında İstanbul’da bir üniversite tarafından yayınlanan geniş kapsamlı Türkiye Eğilimleri araştırmasında en güvenilir kurumlar arasında TTB TSK, Jandarma ve Polisten sonra 4. sırayı almış; MİT, TBMM, Cumhurbaşkanlığı, Anayasa Mahkemesi, yargı kurumları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Üniversitelerin üzerinde yer almıştır. Hal böyleyken kendi yaptıklarını, uyguladıkları politikaların sonuçlarını kabul etmeyenler var olan sorunların çözümü yerine yani siyaset yerine hamaset üretmeye devam etmişler ve bu beyin göçüne çare arayacaklarına “Varsın giderlerse gitsinler”, Gidişleri olsun da dönüşleri olmasın” söylemlerinde bulunmuşlardır. 

Bizler hekimi, eczacısı, diş hekimi,  hemşiresi, laborantı, mühendisi, mimarı, avukatı, öğretmeni, işçisi, memuru, emeklisi, köylüsü, esnafı, öğrencisi, genci, çocuğu, yaşlısı hepimiz buradayız, hiç bir yere gitmiyoruz, alanlardayız ya siz? Bizler çocuklarımıza onurlu bir gelecek sağlamak için buradayız ya siz? Bizler sizlerin gidişini göreceğiz, aydınlık günleri göreceğiz, parasız eğitimi, parasız sağlığı, sermayeye değil eğitime, sağlığa ayrılan bütçeleri göreceğiz; ya siz?

saglisolluhaber.com

Yorumlar (1)
Ali ışık 2 yıl önce
Kim demiş bilmiyorum ama ne ararsan kendinde ara demiş,doğru söylemiş kimse gökten zembil ile inmedi iktidarı da muhalefeti de ve ülkeyi bu duruma getiren de bu toplum,hani derler ya nasıl getirdiysek öyle de götürürüz derler ama bu bizim toplumun yapamadığı bir şey.konuşma metininiz taktire değer tebriklerimi sunar 1 mayıs emekçi bayramınızı kutlarım.saygılar.
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@