banner298

banner194

04.04.2022, 16:53

Tarım

16 yıl Romanya’da çalıştım, iş yaptım ve yaşadım.

2000 yılından itibaren Avrupa Birliği'ne girme ihtimali belirince, özellikle Fransa, Almanya ve İtalya’dan iş adamları yatırımcılar akın akın gelmeye başladı.

Bereketli toprakları çok ucuza yok pahasına almaya başladılar.

Bükreş çevresindeki toprakları metrekaresi 1 dolardan aldılar.

Önce 10, sonra 100, daha sonra 1000 doların üzerine çıktı fiyatlar.

Tarım arazileri ise özellikle doğal ürün için satın alındı ve Avrupa’nın organik ürünleri üretilip satılmaya başlandı.

Şehirlerdeki daireler 3-5-10 bin dolara satıldı.

Alanların çoğu Avrupalılardı.

Bu yaşanaları 5-10 yıl içinde canlı ve çıplak göz ile gördüm..

Şimdi yeni bir döneme girildi.

Romanya’ya; Avrupa Birliği fonlarından çiftçilere 150.000 EURO tarımsal hibe veriliyor.

Son savaş, gıdanın ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi.

Ve Avrupa Birliği Romanya gibi bereketli toprağı olan birlik ülkelerine müthiş hibe ve destek veriyor.

Evinde Ukraynalı bir kişiyi misafir eden Romanyalıya devlet adam başı ayda 250 EURO veriyor.

Ayrıca bu kişiye gıda için, yemek için 500 EURO daha destek veriyor.

Bütün bunları Avrupa Birliği veriyor.

Direk ve aracısız.

Ukrayna’dan gelen mülteci iş yaparsa vergi muafiyeti verdi.

Kayıt altına alıp, geçici kimlik veriyor.

An itibari ile Avrupalılar deli gibi Ukrayna’dan arsa, tarla, arazi, fabrika almak için girişimlerde bulunuyorlar.

20-25 yıl önce Romanya’da yaşadıklarımızın aynısı şimdi Ukrayna da yaşanacak!

Gelelim bizim çiftçilere…

Tüm girdiler almış başını gitmiş; gübre, mazot, ilaç, tohum gibi her şey çok pahalandı.

Çevremdeki çiftçilerle konuşuyorum, "ilaç alamıyorum gübre alamıyorum" diyorlar.

"Bırakıverdim ne olacaksa olsun" diyorlar.

"Mevla ne verirse razıyız" diyorlar.

Eğer açlık yaşamak istemiyorsak, mutlaka bütün topraklarımızın işlenmesi ve ekilmesi şarttır.

Bunun için devlet işin içine girmelidir.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur.

Avrupa ne yapıyor ise aynısını ya!.

Çok yakın zamanda sizlerin de dikkatini çekmiştir:

İngiliz gazeteci 3 çöp poşetine GPS takip cihazı koyup çöplerin seyahatini takip etmiş. Bu üç poşetten 2'si İngiltere-Hollanda-Almanya ve Polonya üzerinden Türkiye’ye geliyor, Adana’da bir denize dökülüyor.

Yaklaşık 480 bin ton plastik atık ve çöp Adana’nın verimli arazileri üzerine dökülmüş vaziyette duruyor. Bu çöp dünyadaki bütün miktarın yüzde 7'si.

Çöp arazinin üzerinde durdukça yüzde 8 toprağı zehirliyor.

Avrupa kendi toprağını ekip biçmeye teşvik edip hibe verirken, biz çöp ithal ediyoruz.

Güzelim arazilerimizi zehirliyoruz.

“Bir karış toprağı boş bırakmayın” sloganı ile Avrupalı, tüm toprağını işlemeye teşvik ediyor. Bize düşen de, Anadolu topraklarının her karışını işleyebilir bir modern tarım politikası uygulamaktır. Şehirde kapıcılık yapan, güvenlik görevlisi olan sırım gibi delikanlıları ait oldukları toprağı işler hale getirmek zorundayız.

Köyü ve toprağı cazibe merkezi haline getirmeliyiz.

Nasıl onları topraklarından kopardıysak, tekrar ait oldukları berekete yerleştirmek görevimizdir.

Bir sonraki yazımda hayvancılığı işleyeceğim. Köyde doğmuş, ilkokulu köyde okumuş, tek derslik sınıfta 5 sınıfı birlikte bir öğretmenden okuma-yazma öğrenmiş biri olarak bunları yazmak zorunda olduğumu hissediyorum.

saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@