Rektör Kemal Şenocak'tan adrese teslim mesajlar!

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak, dikkat çeken bir makaleye imza attı.

EĞİTİM 05.10.2021, 13:05 08.10.2021, 14:00
Rektör Kemal Şenocak'tan adrese teslim mesajlar!

SAĞLI SOLLU HABER ÖZEL

Sağlı Sollu Haber Genel Yayın Yönetmeni Arif Anbar'ın Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) ile ilgili incelemesi, ESOGÜ Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak ile başlıyor...

Rektör Şenocak, Sağlı Sollu Haber için oldukça çarpıcı bir makale hazırladı.

Prof. Dr. Kemal Şenocak'ın makalesi, akademik ahlaktan bilimsel çalışmalara, üniversitede imza atılan yeniliklerden engelleme çabalarına kadar pek çok konuyu içerisinde barındırıyor.

Aynı zamanda Şenocak, makalesinde, adrese teslim mesajlar veriyor.

İşte, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Şenocak'ın o makalesi:

"Rektör, üniversiteyi sadece idare etmek için değil; kurumu geleceğe hazırlamak adına vizyon ve strateji geliştirmek, atılımcı, inovatif, tarafsız ve kişisel çıkarlara dayanmayan bir yöneticilik sergilemeli ve gelecek nesillerde olumlu iz bırakmayı hedefleyerek çalışmak durumunda olan kişi olmalıdır. Rektör yardımcısından dekanına ve yüksekokul müdürüne kadar ekibi de aynı özelliklere sahip olmalıdır.

Rektör her şeyden önce üniversitenin işlevlerinin ne olduğunu bilmeli ve bunu özümseyerek yılmadan, her türlü engellemelere rağmen dirayetle ve disiplinle yılmadan azimle çalışmalıdır.

Üniversitenin temel işlevi nedir? Araştırma yoluyla bilgi üretmek, bilimin ilerlemesini sağlamak, insanlığın bilgi ihtiyacını gidermek ve toplumun ve evrensel bazda insanlığın sorunlarına çözüm üretmektir. Ayrıca güvenilir ve tarafsız yayınlar yoluyla gerçek ve doğru bilgileri ve araştırma sonuçlarını hem meslektaşlarla paylaşmak hem de geniş halk kitlelerine anlaşılabilir bir şekilde aktararak toplumun bilgilendirilmesini ve aydınlanmasını sağlamak; sorunların çözümüne hizmet etmektir. Tabii ki bilginin depolandığı ve herkesin bilgiye rahatlıkla ulaşılabileceği kütüphaneler kurmaktır. Kütüphane kurmaktan kastettiğim okuma salonları inşa etmek değildir. Bunun dışında mezunlarla ilişkiler kurmak, ilişkileri korumak, geliştirmek ve yaşam boyu öğrenme olanaklarını sağlamaktır. Görüldüğü üzere, üniversite sadece piyasaya işgücü yetiştiren bir mesleki faaliyet değildir; aynı zamanda ve en önemlisi ENTELEKTÜEL faaliyettir.

‘BİLGİNİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRİYORUZ’

Araştırma yoluyla bilgi üretmek adına araştırma kalitesinin artırılması için standartları yükseltmenin ve bu alanda başarılı akademisyenlerin üniversiteye kazandırılmasının, üniversitede mevcut çalışkan akademisyenlerin de onurlandırılmasının rektörlerin önemli görevleri arasında bulunduğuna inanıyorum. Biz de bu doğrultuda akademik alanda gelecek vaat eden, akademik yaşamı memuriyet hayatı olarak görmeyen ve yaşam biçimi olarak özümseyen akademisyenleri üniversitemize kazandırmak için gayret sarf ettik. Burada açıkça belirtmek gerekirse, bu bazen o kadar kolay olmadı. Zira, olaya ideolojik yaklaşan veya çalışkan bir akademisyen geldiğinde kendi tembelliği açığa çıkacak olan bazı kişilerin yarattığı engellerle karşılaştık. Bu engellemelere rağmen aldığımız kişilerin akademik performansı bizi ziyadesiyle memnun etmektedir. Zira, üniversitemize kazandırdığımız bu yeni akademisyenlerin bilimsel yayınları, karşı çıkanların bilimsel yayınlarından kat ve kat fazladır. Ayrıca üniversitemize kazandırdığımız yeni akademisyenler arasında 2021 yılı itibariyle üniversitemizde en fazla yayın yapan akademisyenlerin bulunması, TÜBİTAK 1001 projesi almaları bizim doğru yolda olduğumuzun göstermektedir. “Bizde yetişmiş olsun yeter, gelecek olan iyi de olsa kendi asistanımız varken tercih etmeyelim anlayışı” da benim en çok karşı çıktığım bir zihniyet. Bu memur zihniyetidir; akademisyen zihniyeti değildir. Benim anlayışıma göre, burada doktora yapan ömür boyu burada kalmak, burada profesör olmak zorunda değil; tabii ki iyiyse kalsın. Şunu söyleyeyim, üniversitemizde kalmak isteyen kişilerin özgeçmişleri bana gelince ilgili alanda akademik çalışmaları, projeleri üst seviyede olan hocalarımıza soruyorum; onlar “çok iyi, bize çok katkısı olur” diyorsa kadro açıyorum; “vasat” diyorsa kadro açmıyorum. Bunun için Web sahifemizde “ESOGÜ’de bilginin geleceğini şekillendiriyoruz. Sizleri üniversitemizde araştırma yapmaya davet ediyoruz” yazdırdım. Hangi üniversiteden olursan ol; bilginin geleceğinin şekillendirilmesinde katkı sağlamak istiyorsan, gece gündüz demeden bu uğurda çalışmaya hazırsan bilim insanlığını gerçekten sevgi ve tutku ile yapacaksan ve yaptığın akademik çalışmalarınla bunu kanıtlıyorsan bize gel diyoruz.

‘HİÇBİR ZAMAN RAKİP ÜNİVERSİTE DEMEDİM’

Mevcut başarılı hocalarımızı da motive etmekteyiz. Her yıl akademik çalışmalarıyla öne çıkan hocalarımıza törenle ödül vermek suretiyle bunu yapıyoruz. Geçen sene yaptığımız gibi, öğretim üyelerini motive etmek adına sadece kendi üniversitemizin değil Eskişehir’in kardeş üniversitelerinde çalışan başarılı akademisyenlere de törenle teşekkür belgesi verdik. Çünkü onların motive olmasından Türkiye kazançlı çıkmaktadır. TÜBİTAK 1001 projesi desteği kazanan her hocamızı onurlandırdık; bu sadece bizim üniversitemizle sınırlı değil. Kardeş üniversitede TÜBİTAK 1001 projesi desteği alan hocalarımızı da aradım; tebrik ettim, rektörlük makamına davet ettim, kendileriyle tanışma şerefine nail oldum. Kardeş üniversiteler şeklen bizim rakip üniversitemizdir demedim; kardeş üniversitelerimizin akademisyenlerinin motive edilmesinden ülkemiz kazançlı çıkmaktadır. Onların başarısı ülkemin başarısıdır. Bu anlayışımızın ne kadar doğru bir anlayış olduğu sonuçlarıyla ortada; uluslararası yayın sayımız Eylül itibariyle şimdiden 2019 sayılarını geçti; sene sonunda 2020’yi de geçeceğiz inşallah. Bu yayınların, ulusal ve uluslararası derecelendirmelerdeki sıralarımızı daha da üst seviyelere çıkaracağına inanıyorum. Times Higher Education bilimsel araştırma alanında 1017’deyiz. Bu motivasyonla devam edersek ilk 1000’e gireriz. Pandemi koşullarının yarattığı olumsuz koşullara rağmen, bu koşulları bahane etmeden akademik çalışmalarını devam ettiren her hocamıza üniversitem adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum; iyi ki varlar. Onlarla gurur duyuyoruz.

BİR AKADEMİSYEN NASIL OLMALIDIR?

Üniversitenin temel işlevleri bağlamında bilginin ve bilimin araştırma yoluyla ilerlemesi öğretim ve yayın aracılığıyla yayılması modern üniversite anlayışında akademisyenlerin asli görevlerindendir. Üniversitelerde gözlem ve deney yoluyla elde edilen verilerin enformasyona dönüşümü, mevcut bilgi sistemine entegre edilmesi ve bilgilerin kullanımı ve elde edilen deneyimler sonucu ulaşılan bilgelik her akademisyenin haiz olması gerekli olan özelliğidir. Akademisyen, yaşam biçimi olarak bilgi ve bilimin peşinde koşmalı, çalışkan, tutkulu, meraklı, heyecanlı ve özverili olmalıdır. Yıllardır bilimsel araştırma yapmayan, bilimsel yayın yapmayan, dolayısıyla senelerdir ders notlarına hiçbir ilave yapmayan, akademisyenliği lisedeki öğretmenlikle eş gören kişiler, bilgelik ağacının meyvesinden tatmamış olan kişilerdir ve bu kişilere ne yaparsanız yapın yaranamazsınız. Üniversiteye ağaç dikseniz bile, “dikilen ağaçlar sonbaharda yaprak döküyor, bu yaprakları kim toplayacak?” diye size karşı çıkarlar, söylemlerinde akademik nezaketle bağdaşmayan üslup kullanırlar. Oysa nezaketin olmadığı ortamda verimli ve çalışkan bilim insanları gelişemez ve barınamaz. Kıskançlık, zayıflık, başarısızlık, bencillik, kibir ve makam hırsı; nezaketin, uygar bir ortamın oluşmasının ve verimli bir meslek dayanışmasının başlıca düşmanlarıdır. David Brooks bir yazısında “nezaket, çok derin kökleri olan bir ağaçtır; kökler olmazsa ağaç dayanamaz” derken işte bunu vurgulamaktadır. Yüksek çalışma etiği olan bir akademisyen nezaket ve meslektaşlığın birbiriyle ilişkili olduğunu kabul eder ve işini karşılıklı saygı ve hoşgörü içerisinde en iyi şekilde yapar. Bu da onu saygın bir bilim insanı yapar. Nezaket hem ne söylendiği hem de nasıl söylendiği ile ilgilidir. Akademisyenler arasında fikir ayrılığı elbette mevcut olacaktır, aksi taktirde yeni fikir ve görüşler yeşermez. Ancak fikir ayrılıklarının saygısızca, kabaca, küçümseyerek, rencide edici şekilde ifade edilmesi doğru değildir. Akademik nezaket, çalıştığı üniversitenin itibarına zarar verecek hareketlerden içtinap etmeyi de gerektirir. Makam ve mevki hırsıyla, kurumsal faaliyetleri haksız yere kötülemek; kurumun itibarını iftiraya varan yalan haberleri yaymak suretiyle zayıflatmak hem çalıştığı kurumuna hem de o kurumun parçası olan diğer meslektaşlarına yapılan en büyük saygısızlıktır. Akademik nezaket öğrencilere karşı söylem ve eylemlerinde kaba olmamayı ve onları incitmemeyi ve aşağılamamayı da içerir. Akademisyenin, mevkiinin ve unvanının verdiği otorite ile kendi kişisel, politik ya da dini görüş ve düşüncelerini öğrenciye empoze etmemesi gerekir. Bir hikayenin yarısının anlatıldığı veya tek bakış açısından anlatıldığı yerde iyi eğitim verildiğinden söz edilemez. Akademik nezaket, öğrencilere kendilerine sunulan fikir ve görüşlere yanıt verme ve tartışma hakkının tanınmasını da gerektirir. Böylece öğrenciler bağımsız düşünme kapasitelerini geliştirir ve fikirlerini özgürce ifade edebilme becerisini elde edebilirler. Akademik nezaketin üniversitede yarattığı medeni ortamın, sadece üniversite düzeyinde değil, aynı zamanda medeni bir toplumun oluşturulması bağlamında makro düzeyde olumlu sonuçları inkar edilemez. Üniversite, öğrenciler ve akademisyenler için meşru sınırları içerisinde ifade özgürlüğünün bulunduğu, toplumsal sorunların tartışılabildiği medeni ortam yaratmak, korumak ve geliştirmekle sorumludur. Bu medeni ortam üniversite içerisinde değerli bir varlık olarak görüldüğü zaman, bilimsel araştırma yapmak için uygun bir ortam oluşmuş olur.

TÜRKİYE’NİN EKONOMİK KALKINMASINA BÜYÜK KATKILAR SAĞLAYACAK ARAŞTIRMA MERKEZLERİ

Araştırma ve öğretimdeki kalite üniversitenin ve toplumun geleceğidir. Araştırmaya dayalı öğretim olmadan etkin ve verimli bir akademisyenlikten söz edilemez. Akademisyen yeni bilinmeyenler peşinde koşan kişidir; başkalarının yazdığı kitabı öğrencilerine aktaran değil. Üniversitelerin öğretim işlevinin  layıkıyla yerine getirilmesinin temeli yapılan araştırmaların kalitesine bağlıdır. Sadece eğitim vermeye yönelik üniversite anlayışı orta çağ üniversite anlayışıdır. Wilhelm Von Humboldt’un kurduğu ve 1810 yılında eğitime başlayan Berlin Üniversitesinde oluşturduğu modelde araştırma eğitimin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlandı. Bu modele göre, üniversite araştırma yolu ile bilgi türetir ve bu bilgiyi öğrencilerine aktarır. Günümüzde üniversitelerin bilginin ticari değere dönüştürülmesi aşamasında önemi daha da artmıştır. Girişimci bir nitelik kazanmış olan üniversiteler gelişmiş ekonomilerde salt kültür dünyasının önemli bir parçası olma dışında ekonomi dünyasının da önemli bir aktörü haline gelmiştir. Dolayısıyla, akademisyen istihdam politikasında bu rolün dikkate alınması gerekir. İnovasyon odaklı ülkelerin önemli bir bölümünün bilimsel araştırmaya ve özellikle de disiplinler arası araştırmaya ayırdıkları kaynakların göreli büyüklüğü, yaratılan katma değerin ve ülke refahının artırılmasına yönelik bir politika olarak ortaya çıkmaktadır. 1970-1995 yıllarında gelişmiş ekonomilerde büyümenin yarıdan fazlasının inovasyondan kaynaklandığı belirtilmektedir. Bugün gelişmiş ekonomiler bilgiyi bir üretim faktörü olarak değerlendirerek düşük katma değerli üretimden yüksek katma değerli üretime geçme aşamasındadırlar. Yüksek katma değerin gerçekleştirilebildiği bir alan ileri teknolojilerin uygulamalarıdır. Örneğin malzeme bilimleri, nanoteknoloji, biyoteknoloji ve bilişim ileri teknoloji alanlarıdır ve bu alanlar disiplinler arası araştırmanın öne çıktığı alanlardır. Şu halde bilgi üreten ve ürettiği bilgiyi aktaran ve ticarileştiren üniversitelerin disiplinler arası araştırmalara yönelmesi, inovasyon odaklı bir ekonominin en temel koşuludur. Biz de bu noktada, üniversitemizde uygulama ve araştırma merkezlerinin kurulma politikasında ve bilimsel araştırmalara kaynak aktarımında bu noktayı dikkate aldık. Bu bağlamda kurduğumuz İleri Malzeme Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Translasyonel Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi, Akıllı Sistemler Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Sağlıkta Bilgisayar Destekli Tanı ve Tedavi Uygulama ve Araştırma Merkezi gibi merkezlerimizin gelecekte Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına büyük katkılar sağlayacak araştırmalar yapacağına dair inancım sonsuzdur.

BİLİM VE ARAŞTIRMA POLİTİKALARI KURULU’NUN AMAÇLARI

Üniversitemizde çağdaş demokratik yönetim anlayışımızın ve kalite anlayışımızın sonucu olarak bilimsel çalışma politikalarının belirlenmesinde ortak akılla hareket etmek için Prof. Dr. Muzaffer Metintaş başkanlığından BİLİM ve ARAŞTIRMA POLİTİKALARI KURULU oluşturduk. Bu kurul, yetkin ve bilimsel faaliyetleri ile öne çıkan öğretim üyeleri arasından görevlendirilen üyelerden oluşmaktadır. Kurulun amaçları, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ni, sağlık, fen, mühendislik ve sosyal bilim alanlarında uluslararası ölçekte öne çıkan, iyi tanınan, dikkate alınan ve işbirliği yapılan üniversite olarak geliştirmek, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ni Türkiye’nin  konu edilen alanlarda yönlendirici merkezlerden birisi haline getirmek, çağdaş bilimsel gelişmeleri, yenilikleri Üniversiteye tanıtmak, aktarmak ve uygulatmak; Üniversitenin bilimsel araştırmalarının uluslararası düzeyde sürdürülmesini sağlamak ve Üniversitenin bilimsel çalışmalarda uluslararası ilişkilerini geliştirmek ve arttırmak olarak belirlenmiştir. Bu kurul, ilk çalışma olarak da üniversitemizde bilimsel çalışmalarda öncelikli alanları belirlemiştir. Üniversitemizin araştırma üniversitesi haline gelmesi için gerekli kurumsal alt yapıyı oluşturmak adına Bilim ve Araştırma Politikaları Kurulu yanında Prof. Dr. Ahmet Yazıcı başkanlığında Ar-Ge Koordinatörlüğü birimi de oluşturduk. Bu kurula, Üniversite için bütüncül bir yapı oluşturacak şekilde araştırma, yenilik ve toplumsal katkı ekosistemini planlamak, Ar-Ge politika ve uygulama yöntemlerini paydaşların görüşlerini dikkate alarak belirlemek, Üniversitede Ar-Ge destek hizmetlerini verimliliği artırıcı ve bütüncül şekilde çeşitlendirmek ve geliştirmek, Ar-Ge etkinliğinin artırılması için tematik alan odaklı yapılanma çalışmalarını gerçekleştirmek görevlerini verdik.

‘ÖĞRENCİLERE BİLİNÇLİ BİR DÜNYA VATANDAŞI NİTELİĞİ KAZANDIRILMALIDIR’

Teknolojik ve sosyal gelişmeler, öğrenilerin bilgi ve beceri setinde hızlı değişimlere neden olacaktır. Bu nedenle, kazandırılacak bilgi ve beceri setinin günün koşullarına göre yenilenmesi ve yeni beceriler eklenmesi üniversitelerin de sorumluluğundadır. Üniversiteler bilimin ve bilginin yaratılması ve geliştirilmesinin motor gücü olduğu kadar, ezber bilgi yüklenmeyen, yaratıcı ve yenilikçi düşünebilen, birlikte çalışabilen ve yazılı ve sözlü iletişim kurabilme becerilerini de öğrencilere kazandırmalıdır. Öğrencilere doğru ve objektif bilgileri bulabilme ve kullanabilme başarısı kazandırmak adına, edebiyat, sağlık, sayısal, finansal ve dijital gibi alanlarda okuryazarlık becerisinin de kazandırılması gerekir. Eğitimde öğrencilere, dünyada olup bitenler hakkında bilgi ve küresel anlamda insanlığı tehdit eden sorunlar konusunda bilinçli bir dünya vatandaşı niteliği kazandırılmalıdır. Bu bağlamda göç, iklim değişikliği, pandemiler, çevre kirlenmesi, ırkçılık, eşitsizlik, açlık, kadına şiddet ve gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi küresel anlamda çözüm bekleyen sorunlar hakkında öğrencilere bilinç kazandırılmalıdır. Kısaca, üniversitelerde eğitimin temel amacı, “TAM EĞİTİMLİ İNSAN” yetiştirmektir. Biz de bu bilinçle, Osmangazi Üniversitesinin eğitim politikalarını tespit etmek için EĞİTİM POLİTİKALARI kurulunu oluşturduk; yakında ilk toplantıyı yapmak için kurul üyelerini çağıracağım. Her akademik birimden tespit ettiğimiz öğretim üyelerinden oluşan bu kurul, üniversitemizin çoğulcu, katılımcı ve ortak akılla yönetilmesi anlayışının bir sonucudur.

DEVLETİN GÜCÜ BİLİMSEL SÜREÇTE KAYDEDİLEN MESAFE İLE DOĞRU ORANTILIDIR

Günümüzde büyük rekabet yaşanan yüksek eğitimde de Toplam Kalite Yönetimi, diğer hizmet dallarında olduğu gibi bir kurumun başarısı ve sürekliliği bakımından son derece büyük bir öneme sahiptir. Değişen toplum ihtiyaçlarını yakalayabilen kuruluşlar ayakta kalabilmekte, değişimin işaretlerini zamanında fark edip gerekli hazırlıkları yapabilen kurumlar ise değişimin lokomotifliğini yapmaktadır. Bir toplumun kalkınması ekonomik ve sosyal faktörlere bağlı olduğu kadar eğitim kalitesinin geliştirilmesine ve eğitim düzeyine de bağlıdır. Devletin gücü bilimsel süreçte kaydedilen mesafe ile doğru orantılıdır. Bu güce sahip olmak için kullanılan en büyük silah ise, bilgiye ulaşmak ve bilgiyi kullanmak olacaktır. Bu bakımdan eğitimde kaliteye yönelik olarak çalışmaların arttırılması da gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ana hedeflerinden biri haline gelmiştir. Yükseköğretim hizmetlerinin sunumunda kaliteyi hedef alan bir yönetim anlayışının benimsenmesi aynı zamanda bu hizmetlerin verimi üzerinde önemli rol oynamaktadır. Bu bilinçle, Kalite Komisyonunun daha etkin çalışmasını teminen yeni bir komisyon ve alt birimleri oluşturulmuş ve 02 Haziran 2021 tarihinde Kalite Komisyonu usul ve esasları çıkarılmıştır. Bu çalışmaların yapılmasında koordinatör olarak atadığımız Prof. Dr. Müjgan Sağır Özdemir hocamızın, Strateji Daire Başkanımız Süleyman Mantar Bey ve personelinin fedakar ve özverili çalışmalarının büyük katkısı olmuştur."

saglisolluhaber.com

Yorumlar (1)
XYZ 3 yıl önce
Kemal hocam kesinlikle doğru yoldasınız. Siz ve yazınızda zikrettiğiniz isimler kendi alanlarında marka olmuş isimlerdir. Sizin liderliğinizde bu isimlerin ESOGÜ ni mutlaka hak ettiği yere taşıyacağından hiç kuşkum yok.
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@