29.05.2021, 14:31

FETÖ kafası – FETÖ ağzı teşhis kriterleri!

Günümüzde ülkemizde genel geçer kaide kuralsızlık/normsuzluk oldu. Gücü olana her şey mübah, gücü olmayansa artık güçlünün merhametine kalmış. Öyle bir hal ki, güce olan yakınlığınızın oranına göre bir kıymet hükmünüz var. Kurumlarınsa çivisi çıkmış durumda. Kurumsallaşma adeta yerle yeksan olmuş halde. Yozlaşma ve laçkalık kurumlarımızın genel karakteri haline geldi. 

Anadolu Ajansı (AA) bu tasvir ettiğim hâlin bir tezahürü olan bir olaya imza attı. Twitter’da kurum hesabından yapılan bir paylaşımda şöyle denilmekteydi: 

Suç örgütü elebaşı Sedat Peker’e ‘DHKP-C tehditi’ bahanesiyle verilen koruma kararında FETÖ izi tespit edildi”! 

Lakin tweetle birlikte paylaşılan koruma belgesinde imzası olan isimler fark edilince derhal paylaşım silindi. Yalnız bu yazı açısından mühim olan husus ilgili belgenin içeriği, belgede imzası olan kişiler ve kurumsal yozlaşma değil. Sedat Peker hadisesi de bu yazının konusunu oluşturmuyor. Bu yazıda üzerinde durmak istediğim husus bir zamanlar destek verdiği iktidarla bugün karşı karşıya gelmiş ve ülkeyi terketmek zorunda kalmış organize şuç şebekesi lideri Sedat Peker’e de yapıştırılmış olan FETÖ etiketi veya FETÖ bağlantısı suçlaması. 

İktidar trolleri ve köşebazları da sosyal, yazılı ve görsel medyada Sedat Peker’le FETÖ arasında bağ kurma faaliyeti içine girmiş durumdalar. Genel hatlarıyla kurgu şöyle: Türkiye’nin büyük güç olmasından ve Ortadoğu’da artan etkisinden rahatsız olan ülkelerden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE). Öyle ki, BAE Türkiye’ye karşı en fazla düşmanlık duyan ülkelerin başında geliyor. Bu ülke aynı zamanda FETÖ’nün de destekçisi. Ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminin örgütlenmesinde ve finansmanında mühim rol oynamış ve Abu Dabi Veliaht Prens’in dostu Filistinli sürgündeki muhalif siyasetçi Muhammed Dahlan da BAE’de yaşamakta. Dahlan Gazze’de Hamas’a karşı mücadelede ve Batı Şeria’da, El Fetih ve Filistin Yönetimi içindeki güç mücadelesinde, Başkan Mahmud Abbas’a karşı İsrail ve ABD tarafından desteklenmiş biri. Ayrıca Mısır’da Muhammed Mursi’ye ve Müslüman Kardeşler Hareketi’ne karşı yapılan darbede de rol almış bir isim. Dolayısıyla iktidar trolleri ve medya köşebazları der ki, Sedat Peker’in de soluğu BAE’de alması ve video yayınlarına orada başlaması boşuna değil. Ortada FETÖ’nün ve onun destekçisi olan Dahlan, BAE, İsrail ve ABD’nin de arkasında olduğu oynanmakta olan bir büyük oyun var! 

Özetle, Sedat Peker sahnede, fakat FETÖ ve bölgesel ve küresel destekçileri perde gerisinde... 

Yine kısa bir süre önce FETÖ etiketinin derhal devreye girdiği bir olay daha yaşadık. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin düzenlediği bir basın toplantısında, “Ak Parti ismi şaibelerle anılan Soylu’dan daha mı küçük? Sayın Bakanım 3 yaşındaki çocuğumun yüzüne bakarken ben bu maskeli balodan utanıyorum, sizin çocuklarınız yok mu?” diye soran AA muhabiri Musab Turan da anında malum koro tarafından FETÖ’cü ve soru sorması da FETÖ operasyonu olarak ilan edildi! 

Elbette işine gelmeyen durumlara ilişkin FETÖ, FETÖ’cü, FETÖ kafası, FETÖ ağzı, FETÖ zihniyeti ve FETÖ operasyonu etiketlerinin yapıştırılması bu vakalarla sınırlı değil. Uzun lafın kısası, iktidar çevrelerinde 15 Temmuz darbe girişiminden beri muhalefeti ve işlerine gelmeyen herkesi FETÖ’cü ilan etmek adeta bir milli spor halini aldı. FETÖ’cü/FETÖ irtibatlı/FETÖ zihniyetli/FETÖ kafalı olmakla suçlamak haliyle birini ‘terörist’ ve ‘vatan haini’ olmakla suçlama imasını da içeriyor. 

Artık iktidarın iyice tıkandığı son dönemde  bu suçlama çabası iyice rayından çıktı. İktidara yönelik en hafif bir eleştiri bile FETÖ’cü olmakla suçlanma riskini beraberinde taşıyor. 

Yalnız Anayasa’da hak ve hürriyetleri tanınmış bir vatandaş olarak ben bu haber sitesinde bana ayrılan köşede bu duruma bir itirazda bulunmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi’ni umursamayanların benim anayasal haklarımı umursayacaklarına inanacak kadar saf değilim elbette. Ama konuşmamız da gerekiyor; çünkü konuşmaz ve itiraz etmezsek bunun bedelini hem toplum hem de fertler olarak ileride çok daha ağır bir biçimde ödeyeceğiz. 

Bugünlerde resmi söylemde FETÖ olarak adlandırılan Fethullahçı yapıya ve genelde cemaat yapılanmalarına her zaman karşı çıkmış biriyim. Bu karşıtlığım da Kemalist, CHP’li, laikçi, Batıcı veya sosyalist bir bakış açısına sahip olmaktan kaynaklanmıyor. Bir başka deyişle, iktidar mahfillerinin jargonuyla konuşacak olursak “Müslüman mahalleye düşman CeHaPe zihniyeti”nden ve solcu gelenekten gelen biri değilim. Kendimi muhafazakâr olarak da görmüyorum. Muhafazakârlık özünde verili durumu çoğunlukla onaylayan bir tavır ve tutum. 

Ben ise Müslüman olmamı dünyada, yaşadığımız bölgede, ülkemde ve çevremde cerayan eden olaylara eleştirel bakmada ve onları anlama ve değerlendirmede önemseyen biriyim. Müslüman/İslamî kimliğini ve adalet/adil olma kriterini düşüncesinin merkezine koyan biri olarak, kendisine ‘dini’ bir vasıf atfetmesine rağmen Fethullahçılık hareketini ve lideri Fethullah Gülen’i tanıdığım andan itibaren sürekli eleştirdim. Çünkü İslam algıları ve anlayışları benim algım ve anlayışımdan çok farklıydı. İleride bir köşe yazımı bu oluşumu neden başından beri tasvip etmediğimi analiz etmeye ayıracağım inşallah. 

İktidar çevrelerinin her önüne gelene FETÖ’cü demelerine, her hadiseye FETÖ operasyonu yaftası yapıştırmalarına ve ağzını açanı FETÖ zihniyetli veya kafalı olmakla suçlamalarına itiraz ederken de Fethullahçılara karşı sahip olduğum eleştirel yaklaşıma sahibim. Bana göre hakiki FETÖ zihniyetinin ne olduğuna ayna tutmaya çalışırken de aynı bakış açısından yola çıkıyorum. 

Daha önce de belirtiğimiz gibi her önüne gelene FETÖ’cü denmesi ve her işlerine gelmeyen olaya FETÖ operasyonu ilan etmeleri adeta yerli ve milli spor oldu. Aslında her aykırı sese FETÖ’cü denmesi sermayeyi tüketmiş olmanın bir tezahürü. 

Ben şahsım adına FETÖ/FETÖ’cü ifadelerini bir sıfat veya birini tanımlamak için kullanmıyorum (lakin bu yazının devamında bu yakıştırmaları kullanacağım, ama bu iktidar mahfillerinin kullandığı amaç ve manada bir kullanım olmayacak). Sebebi çok basit: İktidarın dilini kullanmak, söylemine ortak ve propagandasına alet olmaktır... 

Fetö demediğim için de bazen bazı anlayışı kıt zevatın ‘yoksa FETÖ’cü müsün?’ sorusuyla karşılaşıyorum! Geçmişte ve bugün kendini konumlandırdığım yerde benim ve bana benzer tutuma sahip olanların ne Fethullahçılığı ne de iktidarı müspet görmesi mümkün değil çünkü her ikisi de ayrıldıkları hususlardan çok daha fazla ortak paydaya sahipler; adeta birbirlerine düşman olmuş ikiz kardeşler

FETÖ/FETÖ’cü etiketi mevcut kullanılış şekliyle aslında Fethullah Gülen’le aynı din anlayışında ve zihniyette olanların işine gelmeyenlere yapıştırdığı bir iftira ve bir küfür halini aldı. Oysa bunlar bir aynaya baksalar Gülen’in yüzünden başka bir şey göremeyecekler. 

Bu sözlerimizi biraz açalım. 

Önce bir kaç sorumuz var: FETÖ kafası nedir? FETÖ ağzıyla konuşmak nasıl olur? Fethullahçı oluşuma/kült hareketine son üç beş yıl içinde bol bol sövüyor olmak bir  insanı FETÖ kafasında olmaktan ve FETÖ ağzıyla konuşmaktan  kurtarır mı? 

İşin gerçeği, pek çok durumda, bir kişinin  Gülen’e ağız dolusu küfretmesi onun geçmişteki derin Fetullahçı bağlantısıyla doğru orantılıdır. Gülen’e ve Fethullahçı yapıya/ kült hareketine bol bol küfretme, geçmişte bu yapıyla içli dışlı olanlar için bir çeşit sesli günah çıkarma ayinidir ve geçmiş günahları ört bas etme çabasıdır. 

FETÖ kafası, liderini/hocasını/şeyhini/reisini/başkanını putlaştıran kafadır. FETÖ kafası liderine/hocasına/şeyhine olağanüstülük atfetmek ve onu her türlü eleştiriden muaf görmektir. FETÖ kafası otorite (en güçlü olduğu sanılan) ile işbirliği ve itaat kafasıdır. FETÖ kafası gerçekle alakası olmayan bir mitik tarihe imandır ve hamasete meftunluktur

FETÖ ağzıyla konuşmak kurgusal gerçekliği verili gerçekliğin yerine koyarak konuşmaktır. FETÖ ağzıyla konuşmak kendinden farklı düşünene olmadık sıfatı takmak ve iftira etmektir. FETÖ ağzıyla konuşmak kendi meşrebine/partisine/grubuna/cemaatine toz kondurmama  hastalığıdır... 

FETÖ kafasına sahip olmak ve FETÖ ağzıyla konuşmak sadece Fetullahçılara özgü değildir. Onların tedrisatından geçenlerde de, onlarla aynı yatağa girenlerde de ve onlara baka baka kararanlarda da görülür

FETÖ zihniyetine sahip olmak ve FETÖ üslubuyla kendini ifade etmek Türkiye'de cemaat özelliği gösteren dinî nitelikli olsun olmasın tüm sosyal gruplarda görülen bir özelliktir. Ortak özellik aklın tatile çıkarılmış olması ve eleştirel düşünme yoksunluğudur

Ağzından FETÖ kafası ve FETÖ ağzı lafı düşmeyenler, aynen Fetullahçı cemaatı gibi hukuku silah/sopa/sindirme ve yıldırma vasıtası olarak kullanmak isteyenler ve hukuk devletini istemeyenlerdir. Zulüm düzeniyle abad olmak isteyenlerdir. 

Dilinden FETÖ kafası ve FETÖ ağzı lafı düşürmeyenlerin adaleti tesis ve temin etmek gibi bir dertleri yoktur. Onlar için adalet mekanizması, iktidarı ayakta tutan zor kullanma araçlarından biridir. 

Önüne gelene FETÖ/FETÖ’cü etiketi yapıştıran gücü adeta ilahlaştırmış makyavelistlerin terörle mücadele ve beka söylemleri aslında kendi menfaatleri üstüne örttükleri bir örtüden ibarettir

Dertleri güç sahibi olmak ve iktidarlarını korumaktır. Geçmişte Fetullahçılarla birlikte olmalarındaki sebeplerden biri buydu. Kavgalarının ve ayrılışlarının da sebebi bu oldu çünkü gücü artık paylaşmaya yanaşmaz oldular.

 

 saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@