05.06.2021, 14:57

Muhafazakâr makyavelizm’in Nazım...

Muhafazakâr makyavelizm’in Nazım Hikmet istismarı

Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler. 

Götürüp kâfire: «Buyur...» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

- Nazım Hikmet

Bugün muhafazakâr iktidar hiyerarşisinde ve ona gönül veren çevrelerde yaşanan temel sorunsal şudur: İç dünyalarında Machiavelli ile Hz. Muhammed arasında yaşanan mücadeleden ilki galip çıkmaktadır; ikincisi ise yaşanan ve icraata konulan Makyavelizme örtü/kılıf olmaktadır. Bir başka deyişle, iktidarı sürdürebilmek için her vasıtayı kullanmakla benimsenmiş/içselleştirilmiş değerler arasında yaşanan bir çatışma söz konusu. İktidarı muhafaza etmek ve gücü perçinlemek büyük ölçüde pragmatik ilişkiler ağı içinde olmayı gerektiriyor. Bu da her zaman sahip olunan ilkelerle/değerlerle bağdaşmayabiliyor. Bu durumda ikisi arasında denge kurulması arayışı doğuyor. 

Ancak iktidarı muhafaza etme ve gücü perçinleme isteği ve bunların sağlanması maksadıyla toplumsal taleplerin karşılanması zarureti zamanla iktidarı bir araç olmaktan çıkarıp başlıca amaç haline getirdiği andan itibaren muhafazakar Makyavelizm olgusuyla karşı karşıya kalıyoruz. “Muhafazakâr Makyavelizm”, merhum Akif Emre’nin ifadesiyle, sadece sistemi yaşatmak için değerleri araçsallaştırmakla kalmayan, ayrıca araçsallaştırmanın doğal sonucu olarak değerleri çürüten bir olgudur. Muhafazakâr Makyavelizm’de toplumdaki hakim din anlayışı da bir adalet çağrısı ve talebi olmaktan ziyade muktedirin iktidarını takviye aracına dönüşür. 

Frantz Fanon şöyle der: "Sömürgelerdeki kilise, ... sömürge halkını Tanrı yoluna değil; beyaz adamın yoluna, efendinin yoluna, ezenin yoluna çağırır." Bunu, daha kapsamlı ve yaşadığımız gerçekliğe uyarlayarak söyleyecek olursak, şöyle de ifade edebiliriz: Sömürü düzenlerinde dini yapılar istismar edilen halkı muktedirin yoluna çağırır. İktidarı muhafaza etmek ve gücü perçinlemek için kitleleri seferber etme büyük bir ölçüde toplumsal katmanları rant paylaşım ağının parçası yapmakla mümkün olmaktadır. Bunun da meşruluğu söylemsel düzeyde değerlerin araçsallaştırılması yoluyla söz konusu olmaktadır. Muhafazakâr Makyavelizmde din de haliyle araçsallaştırılan değerlerden biri haline gelir

İktidarı muhafaza etmek ve gücü perçinlemek maksadıyla değerleri araçsallaştırarak çürüten muhafazakâr Makyavalizm adaletsizliğin, hukuksuzluğun, sömürünün ve ekonomik krizin konuşulmasını engellemek için toplumu masallarla (ulaşılamayacak hedefler, asılsız mukayeseli üstünlük iddiaları) ve yalanlarla (beka sorunu) kandırmaya çalışır

Eğer ortada gerçekten bir beka sorunu varsa, bu aslında muhafazakâr güç odaklarının beka sorunudur. Güvenlikçi bakış açısı veya “beka sorunu” toplumun meseleri konuşma hakkına ve özgürlüğüne vurulmuş bir kelepçe gibi devreye sokulmaktadır

Ancak muhafazakâr Makyavelizm istismara müsait önüne çıkan ve kullanışlı gördüğü her bir şeyden istifade etmekten çekinmez. Kullanışlı olduğu sürece, buna kendinin zıttı da dahildir. 

Nazım Hikmet'in ölüm yıldönümü vesilesiyle ülkemizdeki muhafazakâr iktidar odaklarının/AKP'lilerin de onun şiirlerini paylaşması işte böyle bir istismarcı muhafazakâr Makyavelist tavrın bir sonucudur, bir siyasi oportünizmdir. 

Elbette bu iddiamız karşısında birisi şunu rahatlıkla söyleyebilir: "Onu vatandaşlığa geri alıp itibarını iade eden AKP iktidarı değil mi? 

Bu soruyu soranlara ilk denilecek şudur: 

Nazım'ın tekrar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılması 2009'da oldu. Bugünkünden farklı bir AKP var o dönemde söylem ve eylem düzeyinde. En azından görüntüde öyle. Dönemin Kültür Bakanı da Ertuğrul Günay. Ve o şimdi bir muhalif. O dönemin diğer önde gelen bazı AKP’li isimleri de öyle. 

Ayrıca, hukukçu Kerem Altıparmak ve Onur Karahanoğulları ‘na(1) göre ortada bir itibar iadesi de yok. Yapılan işlem de vatandaşlığa geri alma değil, "Nazım Hikmet Ran’ın Türk vatandaşlığından çıkarılmasına ilişkin 25/7/1951 tarihli ve 3/13401 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlükten kaldırılması" işlemi

Nazım'ı vatandaşlığa geri alma yerine onu vatandaşlıktan çıkaran Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılmasının neyi değiştirip neyi değiştirmediğini merak edenler Kerem ve Onur hocaların linkini verdiğim yazısına bakabilirler. Ancak şunu söylemeliyim ki, Nazım Hikmet'in yeniden vatandaş sayılması hadisesi de tipik bir Muhafazakar Makyavelizm  icraatıdır

Bugün itibarıyla/mevcut siyasi konjonktürde iktidar partisine mensup yetkili, etkili ve de bilimum yandaşın Nazım Hikmet paylaşımı yapması da, kimse kusura bakmasın,  kanaatimce hem bir tutarsızlık hem de istismar hali. 

Nazım bugün hayatta olsaydı, güvenlikçi beka söylemine sahip, yoksulluğun derinleştiği, sağcı milliyetçi muhafazakâr ve devletçi ve yer yer militarist söylem ve eylemlere sahip tek adamlık esasına dayalı otoriter bir rejimde yeri yine demir parmaklıkların arkası olurdu. Ya da yeniden ülkeden ayrılmak zorunda bırakılırdı

İktidarın kendi içinden eleştirileri bile tolere edemediği bu dönemde, Nazım’a mı tolere edilecekti? Siyasi yelpazenin neresinde olduğuna bakmaksızın her muhalif sesin ya FETÖ’cülükle ya da PKK’lılıkla itham edildiği bu dönemde Nazım’a tolere edilebilir miydi? Nitekim Nazım Hikmet’e yakın dünya görüşüne sahip yüzlerce akademisyen KHK ile işlerinden atılmadı mı? Pasaportlarına el konulmadı mı? Halkın oylarıyla seçilmiş 50’ye yakın belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyım atayan bir iktidarın partisine mensup olanların Nazım Hikmet’i istismar etmelerinde bir acayiplik yok mu Cezaevinde en fazla tutuklu ve hüküm giymiş gazeteci sıralamasında en başlarda yer alan ülkemizin iktidar partisine mensup olanların Nazım Hikmet istismarında bir gariplik yok mu? Ülkede giderek kötüleşen siyasi ve iktisadi koşullar sebebiyle her kesimden insanların ve özellikle de gençlerin yurtdışına gidip yeni bir hayat kurma arzusu taşıdığı bu ülkede iktidar çevrelerinin Nazım Hikmet istismarı yapmasında bir tuhaflık yok mu? 

İktidara yönelik her muhalif duruşun ve eleştirinin terörizmle irtibatlandırıldığı mevcut siyasi şartlarda, eğer hayatta olsaydı, Nazım’a terörist de denirdi! Kimlere terörist denmedi ki bu son 5 yılda, Nazım'a denmeyecek? Eğer hayatta olsaydı, en favori terörist adayı olurdu hem de! 

Nazım'ın “Davet” veya “Münevver’in Doğum Günü” şiirini paylaşan bir AKP’li acaba "Koşuyor altı yaşında bir oğlan, / uçurtması geçiyor ağaçlardan / siz de böyle koşmuştunuz bir zaman / Çocuklara kıymayın efendiler / Bulutlar adam öldürmesin" dizelerini de paylaşır ve de iktidarları döneminde Meriç'te boğulmalarına sebep oldukları çocukları hatırlar mıydı? 

Veya Nazım’dan şiir paylaşmayı pek seven iktidar mensupları şu dizeleri de paylaşırlar mıydı?

"Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,

ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.

Vatan çiftliklerinizse,

kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,

vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,

vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,

vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,

vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,

ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,

vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,

Amerikan donanması, topuysa,

vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,

ben vatan hainiyim.

Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:

Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." 

Evet, Nazım bugün hayatta olsa yine iktidar çevrelerinde kendisine vatan haini denir, kendisi yine Allah'sız, kitapsız ve dış mihrakların adamı olmakla suçlanır ve terörist olarak anılırdı. 

Nazım’dan paylaşımlar yapan AKP’liler de durumun böyle olacağından zerre şüphe duymasınlar...

-----     -----     -----     ----- 

(1) Kerem Altıparmak ve Onur Karahanoğulları, “Nazım Hikmet Türk Vatandaşı Oldu mu?” https://m.bianet.org/biamag/toplum/112111-nazim-hikmet-turk-vatandasi-oldu-mu?fbclid=IwAR3bTZpBo5Q6yCM0nrZ1R0qiaqq_Iqj9yWeFvlSpMM2vWypV-g9nmLwUgYo 

saglisolluhaber.com

Yorumlar (0)
10
açık

Gelişmelerden Haberdar Olun

@